Announcement

Collapse
No announcement yet.

Lozanin Gecerliligi

Collapse
X
Collapse
 
  • Filter
  • Time
  • Show
Clear All
new posts

  • Lozanin Gecerliligi

    Bunlardan birincisi, Antlaşma'nın hemen yukarıda sözü edilen üç niteliğidir. Yani tek yanlılığı, azınlık türleri açısından genelliği ve coğrafya açısından genişliğidir. Oysa Lozan Antlaşması'ndaki azınlık koruma hükümleri (md. 37-45) Yunanistan açısından bu niteliklerin tersi nitelikler taşımaktadır. Bir kez, Lozan tek yanlı olmayıp, mütekabiliyet ilkesi üzerine kurulmuştur. İkincisi, Lozan azınlık türleri açısından özel bir durumla, yalnızca Müslüman azınlıkların durumuyla ilgilidir. Üçüncüsü de, Müslüman azınlıklar 1923 mübadele sözleşmesiyle Batı Trakya'dakiler dışında Türkiye'ye yollandığı için, Lozan coğrafi açıdan da sınırlı bir antlaşmadır. İkinci neden, Yunanistan'ın bir gün Lozan'dan kurtulmak niyetine bağlı gibi gözükmektedir. İstanbul Rumları çeşitli nedenlerle Yunanistan'a göç etmektedirler. Orada Yunan uyruğuna geçmeyen, Türk vatandaşlığını koruyarak iş kuran bu Rumların göçü, İstanbul "établi"lerinin sayısını çok azaltmış ve son zamanlarda 5-6000'e kadar indirmiştir. Ancak Türkiye dışındaki 60.000'den fazla Rum Türk vatandaşlığını taşımaktadır. Lozan'daki azınlık korumasının mütekabiliyet ilkesi üzerine kurulduğunu belirten Yunan yetkilileri, bunu resmen söylememekle birlikte, İstanbul'daki Rum azınlığının bir topluluk olarak ortadan kalkması üzerine bu mütekabiliyetin bozulmuş olacağını ve kendilerinin de Lozan hükümlerini Batı Trakya'da uygulamamak hakkına sahip olacaklarını hissettirir bir tutum içerisinde gözükmektedirler. İstanbul Rumları'nın azalması konusundaki yakınmaları bir gün işte bu amacı gerçekleştirmeye yönelik gibi gelmektedir. Lozan'ın 37.-45. maddelerini kendilerini bağlayan tek antlaşma olarak ilan etmeleri, Sevr'i tanımamayı mütekabiliyet ilkesinin yokluğuna bağlamaları biraz da bundandır. Oysa, Lozan'daki azınlık korumasının iki ayağından birini oluşturan İstanbul Rumları'nın sayıca azalması, hiçbir surette diğer ayağın yararlandığı hakları etkilememesi gerekir. Lozan kafa sayısı hesabı yapan bir antlaşma değildir. Türkiye Lozan'daki azınlık haklarını kaldırıyor ya da uygulamaktan kaçınıyor durumuna girdiği zaman Yunanistan için böyle bir hakkın doğacağı açıktır, ama, İstanbul Rumları'nın İstanbul'daki gayr-i menkullerini tasfiye etmeden, üstelik Türk vatandaşlığını korudukları için Türkiye'ye her an dönebilecek bir biçimde Yunanistan'a yerleşmelerinin, bu ülkeyi Batı Trakya Türkleri'ni adı geçen Antlaşma gereğince tanınmış haklardan yoksun bırakmayı düşünmeye götürmesi, savunulması güç bir tutum gibi gözükmektedir. Burada Lozan'ın yukarıda değinilen birtakım nitelikleri konusunda söylenen sözler, bu antlaşmanın Yunanistan açısından ele alınması durumunda geçerli olan niteliklerdir. Oysa, olaya Ege Denizi'nin Türkiye kıyısından bakılacak olursa, Lozan Antlaşması'nın 37. - 45. maddeleri Türkiye açısından (nasıl Sevr Yunanistan için tek yanlı ve genelse) tek yanlı ve genel bir azınlıkları koruma antlaşmasıdır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nde Rumlardan başka gayr-i müslim azınlıklar da vardır ve bunlar için Türkiye bir mütekabiliyet ilkesinden yararlanmamaktadır. Örneğin, Türkiye'deki Ermenilere karşılık Ermenistan Cumhuriyeti'ndeki Müslümanlar Lozan'dan yararlanıyor değillerdir. Bu durumda geneldir ve özellikle tek yanlıdır diye, Türkiye Cumhuriyeti Lozan'ı Rumlar dışındaki gayr-i müslim azınlıklara (Protestanlara, Katoliklere, Yahudilere...) uygulamaktan kaçınacak mıdır? Bu sorunun cevabı "hayır" ise, Yunanistan'ın genel ve tek yanlı azınlık koruma antlaşması olan Sevr'in de geçerliliği inkâr edilemez. Konumuz olan Batı Trakya Türkleri açısından, Sevr-Lozan tartışmasına şöyle bakmak gerekir. Batı Trakya Türkleri için Sevr genel bir azınlık koruma rejimi, Lozan Sistemi ise özel bir azınlık koruma rejimidir. Her iki sistemde de azınlık koruma hükümlerinin aşağı yukarı aynı olması bir şeyi değiştirmez. Bu genel - özel rejim ayrımı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'nin 1950'de yayınladığı ve Milletler Cemiyeti sistemi içinde yapılmış olan azınlık koruması antlaşma ve bildirilerinin hukukî geçerliliğini araştıran belgelerde Yunanistan'dan söz edilirken de yapılmıştır. Ayrıca her iki antlaşma da aynı dönem ve sistemin ürünüdür. Her ikisi de, azınlıkları koruma hükümlerinin temel yasa sayılacağını, bunlarla çelişen resmi metin çıkarmanın yasak olduğu kuralını getirmektedirler. Her ikisi de Milletler Cemiyeti tarafından güvence altına alınmış metinlerdir. Üstelik, çeşitli ülkelere ilişkin azınlıkları koruma antlaşmalarının listesi verilirken, her zaman "Yunanistan" başlığı altında Sevr Antlaşması, "Türkiye ve Yunanistan" başlığı altında da Lozan Antlaşması sayılmaktadır. Tabii olarak, Lozan Sistemi'nin Batı Trakya için tümüyle ve tartışmasız olarak geçerli olduğunu eklemeye gerek yoktur. Ayrıca, 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması'nın 45. maddesi, "... haklar, Yunanistan'ca da kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır" hükmünü getirdiği için, devletlerin halefiyyeti ülkesine göre, bu Antlaşma Yunanistan'a 1947'de katılan Oniki Ada için de geçerlidir. Sonuç olarak bugün Batı Trakya Türklerinin hukukî statüsü, 1) 1913 Atina Antlaşması'na bağlı 3 numaralı Protokol, 2) 10 Ağustos 1920 Yunan Sevr'i ve 3) 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşmasının 37. - 45. maddeleri oluşturmaktadır ve bu üç kategori uluslararası metin, aynı zamanda Oniki Ada'da oturmakta olan Müslümanların azınlık hakları açısından da yukarıda belirtilen nedenlerle, aynı ölçüde geçerlidir. Bu arada Yunanistan'daki tüm azınlıklar, Yunanistan devletinin o tarihlerden günümüze dek imzalayarak taraf olmuş bulunduğu tüm uluslararası bildiri (örneğin, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi), örgüt (örneğin, AET ve Avrupa Konseyi) ve sözleşmelerin (örneğin, Her Türlü Irk Ayrımının Ortadan Kaldırılması Uluslararası Sözleşmesi) getirdiği insan hakları hükümlerinden de yararlanacaklardır.
    Her elini sıkanla dost, her canını sıkanla düşman olma

    BatiTrakyaninSesi Forumu
    www.batitrakyaninsesi.net
Working...
X