Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) Tâiften Mekke’ye döndükten sonra da müşriklerin şiddetle karşı çıkmalarına rağmen bütün güçlüklere ve sıkıntılara katlanarak insanları İslâma davet etti. Böylece İslâmiyet günden güne yayılıyor, Müslüman olanlar çoğalıyordu. Mekke hac mevsiminde uzaktan, yakından gelenlerle dolup taşardı. Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) bu mevsimde kurulan panayırlara gider, Mekke’ye gelen Arap kabilelerine İslâmı anlatır ve onları imâna davet ederdi. Müşrikler ise hep mani olmak için uğraşırlardı. Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) Bi’setin onuncu yılında hac mevsiminde Akabede Medine’den gelen altı kişiyle karşılaştı, onlarla görüştü. Onlara Kur’ân-ı kerîm okudu ve İslâma davet etti. Medine’deki Hazrec kabilesinden olan bu altı kişi Peygamberimizi dinledikten sonra hemen imân ettiler. Bu altı kişi ilk Medineli müslümanlardır. Bundan bir sene sonra Bi’setin onbirinci yılında yine hac mevsiminde 12 Medineli Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) davetini kabul ederek müslüman oldular. Allaha şirk koşmayacaklarına, zinâdan, hırsızlıktan sakınacaklarına, kimseye iftira etmeyeceklerine, kız çocuklarını öldürmeyeceklerine, Allaha ve Resûlüne itaat edeceklerine dair kesinlikle söz verdiler. Bu hadîselere ilk Akabe biatları denilmiştir. Medinelilerin yaptıkları bu biat büyük bir önem taşıyordu. Peygamberimiz bu biatlerde bulunanlara İslâmı anlatmak ve Kur’ân-ı kerîmi öğretmek üzere Eshâb-ı kirâmdan Mus’ab bin Umeyri muallim olarak onlarla birlikte Medine’ye gönderdi. Bu sıralarda Medinedeki müslümanların sayısı kırka ulaşmıştı. Mus’ab bin Ümeyrin üstün gayretleri ile Medine’de bulunan Evs ve Hazrec kabilelerinden hemen hemen müslüman olmayan kalmamıştı. Az zamanda İslâmiyet Medine’de yayıldı. Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) Medine’de İslâmın bu şekilde süratle yayıldığını haber alınca çok sevinip bu seneye (sevinç yılı) denildi. (Mi’rac ikinci Akabe biatından sonra vuku buldu.) Bu seneden sonra yine hac mevsiminde Medine’den 73 erkek 2 kadın olmak üzere 75 kişi Akabede gece yarısı gizlice Peygamberimizle görüştüler. Resûlullah onlara “Allah’dan başka ilâh olmadığını, benim onun Resûlü olduğuma imân ederek dînin emirlerini yerine getireceğinize, bana itaat edeceğinize hiç bir şeyden çekinmeden Allah yolunda Allah için hakkı söyleyeceğinize, kendi nefsinizi ve namusunuzu koruduğunuz gibi bana yardımcı olacağınıza söz veriyor musunuz?” buyurdu. Bunu seve seve kabul ettiklerini bildiren Medineliler (Ya Resûlallah, senin uğrunda ölürsek bize ne var?) diye sordular. Resûlullah “Cennet var”, buyurunca, Resûlullahın elini tutarak biat ettiler. Peygamberimiz bu biat edenler içinden okuma yazma bilen 12 kişiyi temsilci olarak seçti. Bunlar Medine’nin ileri gelenlerinden idi. Bu temsilciler (Allaha hamd olsun ki; bizi Muhammed aleyhisselâmın sevgisiyle ve ona İmân etmekle şereflendirdi. Allahın ve Resûlünün davetini kabul ettik, dinledik ve boyun eğdik..) diyerek sevinçlerini ve teslimiyetlerini ifade ettiler.
Duyuru
Daraltma
Henüz duyuru yok.
Akabe bi̇atlari
Daraltma
X
-
Akabe Biatları Nedir?
Arap yarımadasında Akabe adını taşıyan birçok yer vardır. Akabe biatlarının yapıldığı yer ise Mekke'de Mescid-i Harâm'a yaklaşık 3 km. uzaklıkta ve Mina hudutları içindedir. Hac sırasında şeytan taşlanan Cemerât bölgesinde, Cemre-i Akabe ismiyle anılan büyük şeytanın taşlandığı yere yakın etrafı tepelerle çevrili küçük, kuytu bir vadidir. Bugün burada, Medineli müslümanların Hz. Peygamber'e biat ettiğini hatırlatmak maksadıyla inşa edilmiş bir mescid bulunmaktadır.
Hz. Peygamber, Câhiliye devri âdetlerine göre hac vazifesini yerine getirmek ve çevrede kurulan panayırlara katılmak için değişik bölgelerden Mekke'ye gelen Araplar arasında İslâm'ı yaymak maksadıyla çeşitli faaliyetlerde bulunmaktaydı. Nübüvvetin on birinci yılına (620) rastlayan hac mevsiminde Yesrib (Medine) halkından bir grupla Akabe'de karşılaştı ve onlara İslâm'ı tebliğ etti. Hazrec kabilesine mensup olan altı kişilik bu grup İslâmiyet'i kabul edince, Hz. Peygamber onlardan kendisini Yesrib'e götürüp himaye etmelerini ve böylece İslâm dinini yaymasına yardımcı olmalarını istedi. Onlar da Evs kabilesiyle aralarında yıllardır süregelen savaşların yol açtığı düşmanlığın ortadan kalkacağını, bu yeni din vasıtasıyla iki kabile arasında birlik ve beraberliğin yeniden doğacağını ümit ettiklerini ifade ettiler. Medine'ye döndüklerinde Hazrec ve Evs kabilelerine İslâm'ı anlatacaklarını söyleyerek ertesi yıl Hz. Peygamber'le buluşmaya söz verdiler.
Bu küçük müslüman grubun Medine'de gösterdiği faaliyet sayesinde birçok kişi İslâmiyet'i kabul etti. Bunlardan on Hazrecli ve iki Evsli verilen söz üzerine ertesi yıl Mekke'ye gelip Akabe'de Hz. Peygamber'le buluştular. "Hiçbir şeyi Allah'a eş koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, emirlerine uyacaklarına" dair Hz. Peygamber'e söz verdiler ve ona biat ettiler. Nübüvvetin on ikinci senesi (621) Zilhicce ayında Akabe'de yapılan bu biata Birinci Akabe Biatı denir. Birinci Akabe Biatı, savaşla ilgili hususları ihtiva etmediği için Bey'atü'n-nisâ adıyla da anılmıştır. Hz. Peygamber Yesrib halkına İslâm'ı ve Kur'an'ı öğretmesi, orayı İslâm'ın merkezi olmaya elverişli hale getirmesi için Mus'ab b. Umeyr'i Yesrib'e gönderdi. Bir yıl boyunca Mus'ab'ın gösterdiği faaliyet, Yesrib'in iki büyük reisi Sa'd b. Muâz ile Üseyd b. Hudayr'ın müslüman olmaları ve çevrede İslâmiyet'in büyük kabul görmesi gibi birçok faydalar sağladı.
Nübüvvetin on üçüncü senesi (622) hac mevsiminde Hz. Peygamber'i Medine'ye davet etmeye karar veren, ikisi kadın yetmiş beş Medineli, asıl niyetlerini gizli tutarak hac için Mekke'ye giden müşrik Medineliler'le birlikte yola çıktılar. Mekke'ye varınca Hz. Peygamber'le gizlice haberleşerek hac vazifesinin ifasından sonra bir gece Akabe'de buluşmayı kararlaştırdılar. O gece Akabe'ye herkesten önce gelen Hz. Peygamber'in yanında sadece amcası Abbas b. Abdülmuttalib vardı. Abbas bir konuşma yaparak Hz. Muhammed'in kendi kabilesi arasında şerefli bir yeri bulunduğunu, ona inananların bağlılıklarından dolayı, inanmayanların da aynı soydan oldukları için onu korumayı bir vazife bildiklerini, buna rağmen Hz. Muhammed'in Medineliler'in davetini kabul ederek oraya hicret etme arzusunda olduğunu söyledi. Hz. Muhammed'i memleketlerine götürdükleri zaman başlarına çeşitli sıkıntılar gelebileceğine, bütün Arap kabilelerinin kendilerine düşman olacağına dikkatlerini çekti. Böyle bir durumda onu düşmanlarına teslim edeceklerse bu işten şimdi vazgeçmelerinin daha iyi olacağını ifade etti. Medineliler söylenenleri kabul ettiler ve Hz. Peygamber'e istediği şartlarda biata hazır olduklarını belirttiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber bir konuşma yaptı, Kur'an okudu, onları İslâm'a daha kuvvetle bağlanmaya teşvik etti. Hicret ettiği takdirde kendisini canlarını, mallarını, çocuklarını ve kadınlarını korudukları gibi koruyacaklarına, rahat günlerde de sıkıntılı anlarda da ona itaat edeceklerine, bollukta da darlıkta da gerekli malî yardımları yapacaklarına, iyiliği emredip kötülüğe engel olacaklarına, hiç kimseden çekinmeden hak üzere bulunacaklarına ant içip biat etmeye davet etti. Orada bulunan Medineliler'in hepsi bu şartlarla ona biat ettiler. Bundan sonra Hz. Peygamber'in emri üzerine, Peygamber'le aralarındaki irtibatı sağlayacak on iki temsilci (nakib*) seçtiler. Bu anlaşmaya da İkinci Akabe Biatı denildi. İkinci Akabe Biatı, savaşla ilgili hususları ihtiva ettiği için Bey'atü'l-harb adıyla da anılmıştır. Bu anlaşmadan sonra Hz. Peygamber ashabına Medine'ye hicret etmeleri için izin verdi. Aynı yıl içinde kendisi de Hz. Ebû Bekir'le hicret etti. Böylece İslâm tarihinde yeni bir dönem, Medine dönemi başlamış oldu.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
Her elini sıkanla dost, her canını sıkanla düşman olma
BatiTrakyaninSesi Forumu
www.batitrakyaninsesi.net
- Beğen 1
Yorum