Hicretin beşinci yılında Hendek Savaşı yapıldı. Müşriklerin Medine üzerine yaptıkları üçüncü ve son saldırı olan bu savaş, Beni Nadir Yahudileri ve müşriklerin beraberce hazırladıkları onbin kişilik bir orduya karşı Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) Medine’nin etrafına geniş ve derin bir hendek kazdırıp üç bin kişilik bir ordu ile düşmana karşı durdu. Bir ay süren kuşatmada Medine’de bulunan Benî Kureyza Yahudileri de Peygamberimizle (sallâllâhü aleyhi ve sellem) yaptıkları anlaşmayı bozarak müslümanları arkadan vurmaya kalkıştılar. Neticede kuvvetli bir fırtınaya ve şiddetli yağmura tutularak darmadağın olan düşman ordusu perişan bir halde paniğe kapılarak Mekke’ye döndü. Bu hadîse Kur’ân-ı kerîmde Ahzab sûresi 9. âyetinde şöyle bildirilmektedir: “Ey imân edenler! Allah’ın size olan nimetlerini hatırlayınız. Hani ordular saldırmıştı da, biz onların üzerine bir rüzgar ve sizin görmediğiniz (meleklerden) ordular göndermiştik.” Bu savaştan sonra Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) “Artık nöbet sizindir. Bundan sonra Kureyş sizin üzerinize gelemez” buyurdu. Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) Hendek Savaşından Medine’ye dönünce Eshâb-ı kirâma silahlarını çıkarmadan Hendek, Savaşı sırasında ihanet ederek müşrikler ile birleşip müslümanları arkadan vurmak isteyen Benî Kureyza Yahudileri üzerine hareket emri verdi. Neticede teslim olan bu kabileye haklarında verilen hüküm uygulandı. Teyemmüm âyeti ve haccın farz olduğunu bildiren âyet de hicretin beşinci yılında nazil oldu. Hicretin altıncı yılında Mekke dışındaki müşrikler ile Müreysi Gazâsı yapıldı. Mekkeli müşriklerin İslâmiyeti resmen bir devlet olarak tanımak zorunda kaldıkları Hudeybiye antlaşması da bu yılda yapıldı. Yine bu yılda Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) bütün insanlara Peygamber olarak gönderildiğini bildirmek ve İslâmiyeti her tarafa yaymak için Bizans, İran, Habeş, Mısır, Gassan ve Yemame hükümdarlarına elçiler göndererek onları İslâma davet etti. Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) bu daveti karşısında Habeş Hükümdarı müslüman oldu. Bizans İmparatoru elçiye iyi muamele yaptı. Mısır valisi Peygamberimize (sallâllâhü aleyhi ve sellem) hediyeler gönderdi. İran Şahı ve Gassan Beyi ise elçilere hakaret ederek sert davrandılar. Yemame Beyi ise boş ve mânâsız tekliflerde bulundu. Hicretin yedinci senesinde, İslâmiyet Arap yarımadasında süratle yayılmaya başladı ve düşmanlar oldukça tesirsiz hale getirildi. Bu yılda vuku bulan mühim hadîselerden biri de Hayber’in fethidir. Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) Medine’ye hicret etmesinden sonra antlaşma yaptığı Yahudi kabileleri daha sonra bu antlaşmayı bozarak Mekkeli müşriklerle birleşip müslümanlara ihanet etmeleri sebebiyle birer birer Medine’den çıkarılmışlardı. Bu yahudi kabilelerinden Beni Nadir kabilesi Hayber’e yerleşmişti. Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) binaltıyüz kişilik bir ordu ile Hayber üzerine gitti ve bir hafta süren kuşatmadan sonra Hayber feth edildi. Böylece yahudi tehlikesi ve fitnesi ortadan kaldırıldı. Yine bu yılda Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) Eshâb-ı kirâmdan iki bin kişi ile Mekke’ye gidip Kâ’be’yi tavaf etti. Mekkeliler üzerinde büyük bir tesir bırakan bu ziyâret üzerine bir çok meşhûr kimse müslüman oldu. İslâm’ın ilk yıllarında Mekke’den Habeşistan’a hicret eden müslümanlar da bu yılda Medine’ye geldiler. Hicretin sekizinci yılında Mûte Savaşı yapıldı. Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) gönderdiği bir elçinin şehid edilmesi üzerine yapılan bu savaş, yüzbin kişilik Rum ordusuna karşı üç bin müslümanın çok büyük kahramanlıklar gösterdiği bir savaştı. Bu savaştan geri çekilmek zorunda kalan Rumların müslümanlara karşı olan tutumu iyice kırıldı.