1. Yemin ederim bu kente ki, iş onların sandığı gibi değildir!
2. Sen bu kente mahremsin/bu kente gireceksin.
3. Ve doğurana ve doğurduğuna da yemin olsun ki,
4. Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.
5. O sanıyor mu ki, hiç kimse ona asla güç yetiremeyecektir!
6. "Yığınlarla mal telef ettim!" diyor.
7. Hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
8. Biz ona vermedik mi iki göz,
9. Bir dil, iki dudak?
10. Kılavuzladık onu iki tepeye.
11. Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.
12. Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?
13. Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.
14. Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o,
15. Yakındaki bir yetimi,
16. Yahut ezilmiş-boynu bükük bir yoksulu.
17. Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.
18. İşte böyleleridir uğur ve bereket dostları.
19. Bizim ayetlerimizi tanımayanlara gelince bunlar; şomluk, uğursuzluk yâranıdır.
20. Bunların üzerine, kilitlenecek bir ateş gelecektir.
2. Sen bu kente mahremsin/bu kente gireceksin.
3. Ve doğurana ve doğurduğuna da yemin olsun ki,
4. Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.
5. O sanıyor mu ki, hiç kimse ona asla güç yetiremeyecektir!
6. "Yığınlarla mal telef ettim!" diyor.
7. Hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
8. Biz ona vermedik mi iki göz,
9. Bir dil, iki dudak?
10. Kılavuzladık onu iki tepeye.
11. Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.
12. Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?
13. Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.
14. Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o,
15. Yakındaki bir yetimi,
16. Yahut ezilmiş-boynu bükük bir yoksulu.
17. Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.
18. İşte böyleleridir uğur ve bereket dostları.
19. Bizim ayetlerimizi tanımayanlara gelince bunlar; şomluk, uğursuzluk yâranıdır.
20. Bunların üzerine, kilitlenecek bir ateş gelecektir.