İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri ile Osmanlı kuvvetleri arasında geçen I. Dünya Savaşı'nın temel muharebelerinden biri. 1. Kut Muharebesi olarak da bilinir. İngiltere I. Dünya Savaşının başlaması ile birlikte Hint denizinin güvenliğini sağlamak ve Mezopotamya’ya hâkim olmak için Irak seferine çıktı.
Bağdat’ı ele geçirmek üzere çıktığı bu seferin başlangıcında hızla ilerleyen İngiliz birlikleri Selman-ı Pak’ta Türk birliklerine yenilerek geri çekildiler ve Kut’ül Amare’de savunmaya geçtiler. Halil Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri Kut’ül Amare’yi kuşatarak İngilizlere yaklaşık beş ay süresince yardım gitmesini engellediler. Dicle Nehri kıyısında Kut'ül Amare şehri yakınlarında konuşlanmış İngiliz ve müttefiklerinin kuşatılmasıyla başlayan muharebe, kasabanın Osmanlı Ordusu tarafından ele geçirilmesi ve İngiliz birliklerinin tamamının esir alınmasıyla zaferle sonuçlanmıştır. I. Dünya Savaşı içerisinde İngilizler Çanakkale’den sonra Kut’ül Amare’de Osmanlı İmparatorluğu’na ikinci kez mağlup olmuşlardır.
29 Nisan 1916'da General Sir Charles V. F. Townshend komutasındaki 5 general, 481 subay ve 13300 erden oluşan İngiliz birliği 4 ay 23 gün süren Kut kuşatmasından sonra Osmanlı’ya teslim olmuştu.
Halil Paşanın Askere Zafer Mektubu
Irak Ordusu Komutanı Halil Paşa'nın, Kut'ül Amare zaferinden sonra 6. Orduya yayınladığı mesaj şöyledir: “ Arslanlar! Bütün Osmanlılara şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut'ta 5 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Osmanlı sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi burada görüyoruz.”
Halil Paşa Kût'ül-Amâre zaferi sonrasında Kut soyadını almıştır.
Kût'ül-Amâre zaferinde Hilal-i Ahmer Cemiyeti
Irak Cephesi açıldığında Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin Bağdat ve Musul’da iki şubesi bulunmaktaydı. Savaşın başlamasıyla birlikte bölge halkının katkısı amaçlanmış ve Bağdat Şube’nin faaliyetlerine hız verilmiştir. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Irak Cephesi ve Kut'ül Amare muharebesinde yaralanan askerlerin tedavilerini gerçekleştirmek üzere bölgede hastaneler kurmuştur. Şehirde baş gösteren tifüs, humma, kolera, dizanteri, İspanyol gribi gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele edilmiştir. Bu hastanelerle birlikte muhtaçlara hizmet vermek üzere bir eczane de tesis edilmiştir. Hilal-i Ahmer Hastane hizmetinin yanı sıra hayatını kaybeden askerlerin yakınlarına maddi yardımda bulunurken, esir düşen İngiliz askerleri ile ailelerinin birbirlerine gönderdikleri mektup ve paketleri ulaştırmıştır.
Hastaneler
Irak’ta savaş başlayınca Hilal-i Ahmer, sivil Bağdat Hastanesinin bütün masraflarını üstlendi. Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin yardımıyla 12 Şubat 1915’te Bağdat’ta 2500 yataklı grup hastaneleri hizmete girdi. 14 Nisan 1916’da Musul’da 500 yataklı iki hastane açtı. Musul Hilal-i Ahmer Hastanesinde 5289 kişi, Bağdat Hastanelerinde ise 42.417 kişi tedavi altına alınmıştır. Bütün bu hastanelerde hasta ve yaralı askerlerin pansumanları ve bakımları sıhhiye erleri ve rahibe hemşireler tarafından yürütüldü. Dicle nehrinde cemiyetin kurduğu iki gezici hastane, ayrıca Bağdat’ta 150 yataklık bir hastane ve bir eczane ile kentin İngiltere tarafından işgal edilmesine kadar görev yaptı. Ücretsiz ilaç dağıttı. Buradaki hastanelerde 50 bine yakın kişi tedavi altına alındı.
Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin, Süveyş Sağlık Heyeti tarafından açılan hastanelerde Kanal seferi esnasında yaralananların tedavileri yapılıyordu. Heyet İstanbul’dan gelirken bol miktarda sağlık malzemesiyle röntgen makinası ve bakteriyoloji aletleri de getirmişti. Bu malzemelerle orduya serum ve aşı tedarik etmek için bir laboratuvar açılarak çevrede etkili olan salgın hastalıklarla mücadele edildi.
Orduya Malzeme Yardımı
Tedavi hizmetlerine ek olarak lüzumu olan birçok malzemeyi de temin eden Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Balkan Savaşı’ndan henüz çıkmış olan orduya çamaşır, sağlık malzemesi ve birçok araç gereç vererek yardımda bulundu. Hilal-i Ahmer, yardımlarını savaş cephesindeki subaylara ve çarpışmalarda hayatlarını kaybedenlerin ailelerine günde 3 kuruş vererek sürdürdü. Ordu Sıhhiye Dairesine verilen eşyalar arasında ise yatak takımları, laboratuvar malzemesi, ameliyat aleti, serum, aşı, pansuman ve seyyar hastane malzemesi, mutfak takımları, muhtelif erzak, etüv, çadır, seyyar hastane arabaları, nakliye arabası, sedye, çamaşır makinası bulunuyordu.
Bağdat Şubesi bağış toplama faaliyetlerine de ağırlık vermiş. Toplanan bağışlarla madden zor durumda olan zabitan ve ailelerine yardım yapılmıştır.
Esirlere Yardım
Kutül Amare zaferinin kazanılmasının ardından Bağdat’ta bir esir kampı oluşturulmuş ve Hilal-i Ahmer Cemiyeti kampta bulunan İngiliz esirlerin aileleriyle haberleşmesi görevini üstlenmiştir. Hilal-i Ahmer Irak Cephesinde de yalnızca kendi askerlerimize değil aynı zamanda yabancı esirlere de gereken özen göstermiştir ve dil, din ve ırk fark etmeden herkese yardımı bir görev olarak görmüştür.
Savaş esirlerine fotoğraflar ve mektuplar, dönemin zor şartlarında Hilal-i Ahmer tarafından ulaştırılmış, aileleri ile aralarındaki bağlantının sürmesini sağlamıştır.
Türkiye’de Hemşirelik Tarihi, 141, Nuran Yıldırım
Hilal-i Ahmer’den Kızılay’a Prof. Dr. Seçil Karal Akgün Öğr.Gör. Murat Uluğtekin ‘ın kitaplarından derlenmiştir.
Kaynak:Kizilaytarih