Kıbrıs (Yunanca: Κύπρος, Kipros), Güneybatı Asya'da bulunan ve Akdeniz'deki Sicilya ve Sardinya'dan sonra gelen üçüncü büyük adadır. Kıbrıs Cumhuriyeti, Birleşik Krallık'a bağlı üs bölgeleri dışında de jure olarak adanın tamamını, fiilî olarak adanın %59'luk güney kesmini yönetir. 1974'ten beri de facto olarak ikiye bölünmüş olan adanın kuzeyinde yer alan %36'lık bölgesinde günümüzde yalnızca Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bulunur.
Kuzeyinde 65 km mesafe ile Türkiye, doğusunda 112 km mesafe ile Suriye, 267 km ile İsrail, 162 km ile Lübnan; güneyinde 418 km ile Mısır; kuzeybatısında ise 965 km ile Yunanistan yer almaktadır.
Ada, Akdeniz'in doğusunda 34,33 ve 35,41 Kuzey enlemleri ve 32,23 ve 34,55 Doğu boylamları arasında yer almaktadır.
Etimoloji
Kipros ismi konusunda birçok etimolojik kaynak vardır. Türkçe'de Kıbrıs, Arapça'da Kubrus (Kubruş), Batı ülkelerinde Cyprus, Cypre, Chypre, Gipros ve Cypern olarak isimlendirilmiştir. Hitit kaynaklarında Alaşya diye geçmektedir.
Mısırlılar Asi, Asurlularda Yatnana, İbrani halkları tarafından da Kittim diye adlandırılmıştır.Kypros adı ile ilk defa İyonyalı araştırmacı Homeros tarafından kullanılmıştır.En çok kabul edilen düşünce ise Kıbrıs metali veya Kıbrıs bakırı anlamına gelen Latince aes Cyprium ya da kısaltılmış şekli ile Cuprum kelimelerinden geldiğidir.
Yunan mitolojisinde güzellik ve aşk tanrıçası olarak kabul edilen Afrodit'in[7] adanın Baf bölgesi'nde Petra tou Romiou adlı yerde[4] doğduğuna inanıldığı için Afrodisia ve Amatosia olarak da anılmaktadır.Kıbrıs'ın doğal zenginlikleri nedeni ile[5] Yunanca kutsanmış anlamına gelen Makaria ismi de kullanılmıştır.
Nüfus dağılımı
1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken yapılan nüfus sayımına göre adanın toplam nüfusunun %70'i Rum, %30'u Türk’tü.1980'lere kadar adada çok az nüfusla İngiliz, Ermeni ve Maruni toplulukları da bulunmakta idi. Özellikle 1983 yılında KKTC'nin ilanından sonra Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden adaya göçler ile adadan başta Türkiye, İngiltere, Avustralya ve ABD'ye olmak üzere yapılan göçler yüzünden demografik yapı değişmiş ve adanın kuzeyindeki yerli Kıbrıslı Türk olmayan, Türkiye kökenli kişilerin sayısı artmıştır.
Coğrafya
Adanın başlıca yüzey şekilleri, kuzeyde denize paralel uzanan Girne Dağları ile adanın büyük kısmını kaplayan ve en yüksek noktasının bulunduğu güneydeki Karlı Dağ'dır (1952m). Karpaz Yarımadası, adanın kuzey doğusunda yer alır. Adanın güney ve doğu kıyılarında Larnaka Tuz Gölü gibi ufak tuz gölleri vardır. Ekilebilen %45'lik verimli arazinin %20'si sulanmaktadır.
Bitki Örtüsü
Turunçgiller, zeytingillerin yanı sıra, makilik ve bodur ağaçlar Kıbrıs’ın genel bitki örtüsünü oluşturur.
Yaygın orman tipi ağaç türleri çam, servi, meşe ve sonradan adada yetiştirilen okaliptüstür. Kıbrıs'ta Gramineae otu da dâhil 150'ye yakın değişik türde, doğal olarak yetişen tahmini 1900 çeşit çiçekli bitki bulunmaktadır. Dünyada bilinen orkide türlerinden 30 kadarı Kıbrıs'ta yetişmektedir.
Fauna
Kıbrıs gerek adada yaşayan, gerekse kıtalar arasında göç eden hayvanları barındırması özelliğiyle zengin hayvan türüne sahip bir adadır. Kuzey Kıbrıs coğrafik konumundan dolayı Afrika ve Doğu Avrupa arasında kuşların konaklama ve yumurtlama merkezidir. Adadaki 350 türden 7'si endemiktir, yani salt bu adada bulunur. Ayrıca 26 farklı çeşit sürüngen ve amfibyum da yaşamaktadır.
Kıbrıs'ın eşsiz sahilleri ayrıca Akdeniz'de nesli tükenmekte olan caretta caretta ve chelonia mydas kaplumbağaları için uygun yumurtlama merkezleridir.
Karpaz Millî Parkı'nda 250 civarında yabani eşek bulunmaktadır.
Tarih
Tarih öncesi çağlar
Kıbrıs'a insanların yerleşiminin M.Ö. 10000 yıllarını bulduğu tahmin edilmektedir. Adanın güneyinde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde ilk insan yerleşimcilerinin M.Ö. 9000 yıllarında bazı yapılar bıraktıkları görülmüş ve Cilalı Taş Devri döneminde buralara yerleştikleri anlaşılmıştır. Ayrıca ilk yerleşimcilerin Anadolu'dan gelmeye başladıkları, M.Ö. 7000 tarihlerinde de Filistin, Lübnan ve Suriye üzerinden de insanların buraya geldikleri tahmin edilmektedir.Kıbrıs'a Anadolu üzerinden gelen kişiler kıyı bölgelerinde toplu yerleşim bölgeleri kurmuşlardır.İlk yerleşimcilerin Anadolu üzerinden gelen insanlar olduğu tezi ise, bazı tarihî yerleşim bölgelerindeki eserlerin birbirlerine benzemesinden dolayı iddia edilmektedir.
Kıbrıs'ın Tunç Çağı'na geçiş döneminde ile birlikte yaşam biçimleri değişmiş ve insan toplulukları dağların etekleri ile ovalara yerleşmeye başlamıştır. M.Ö. 6000 ve daha sonra adaya gelen insan toplulukları çanak, çömlek, testi, bardak gibi kilden kaplar yapabilme sanatını buraya getirmişlerdir. Bu dönemde Kıbrıs halkları çanak ve çömlekçilikte kendilerine has stiller ve tasarımlar üretmeyi başarmıştır.Bu zamana ait ortaya çıkarılan iki yerleşim biriminden biri kuzey sahilinde Girne'nin 10 kilometre doğusunda kalan "Vrisi" harabeleri, diğeri de Limasol ve Lefkoşa arasında kalmış bulunan "Kirokitia" denilen harabelerdir.
Kıbrıs'ta M.Ö. 3000 yıllarında bakır madeninin çıkarılması ile birlikte insanlar bu madeni işlemeyi öğrenerek günlük hayatta kullanılabilecek aletler yapmaya başlamış ve Mısır, Suriye, Filistin üzerinden Mezopotamya halklarının adaya gelmeye başlaması ile birlikte ticari yaşamda faal duruma geçmiştir. Bu dönemin yerleşim izleri Lapta'da görülmüş ve Pigades Tapınağı, Tumba Tu Skuru Mezarları, Karmi Tunç Çağı Mezarlığı, Enkomi Tapınağı bu devrin en önemli yapıtlarından birkaçıdır. Ayrıca Mağusa'nın kuzey doğusunda kalan "Enkomi" kalıntıları bu çağda gelişen ticaretin merkez şehirlerinden biri olmuştur.
Demir Çağı'ndaki aletlerin ve eserlerin çoğu Anadolu kaynaklıdır. Milattan önceki dönemin en zor şart bu dönemde yaşanmıştır. Geliştirilen ve öğrenilen yazı türlerinin çoğu unutulmaya başladığı tahmin edilir. Bunlara rağmen adaya yeni gelen insanlarla kültürel etkileşim devam etmiştir. Salamis ve Soli gibi yeni yerleşim bölgeleri kurulmuştur.
Bu tarihî dönemlerde bulunan taş tabak ve kaplar, pişmiş toprak kaplar, küçük topraktan yapılmış heykeller, idollar, altın ve gümüş takılar, balta ve silahlar, tunç, demirden yapılmış ok, bıçak, mızrak gibi arkeolojik kazılarla bulunmuş eserler, dünya üzerinde birçok müzede sergilenmektedir.
Eski Çağdan Osmanlı'ya
Kıbrıs halkları M.Ö. 1500 yıllarına kadar bağımsız yapılı mahalli idare şeklinde yaşamaktaydı. Mısır ile yapılan ekonomik ve siyasi ilişkiler sonucunda MÖ 1500-1450 yılların kesin olarak III. Tutmosis döneminde Mısır İmparatorluğu'nun egemenliğine girdi. M.Ö. 1320'ye kadar Hititler ve Mısırlıların mücadelelerine sahne olduktan sonra Hititler M.Ö. 1200'lü yıllara kadar Kıbrıs'ı kendi idaresi altında tutmuştur. Bu dönemde Hitit uygarlığı adayı sürgün alanı ve bakır ihtiyaçlarını karşılamak için kullandı.
Hitit uygarlığından sonra Mısır firavunu III. Ramses döneminde yeniden Mısır hâkimiyeti altına girdi. Bu dönemde Dor istilası sebebiyle Ege Denizi'ndeki adalardan ve Anadolu'dan gelen bazı halklar Kıbrıs Adası'nda koloni yapılanmasına girdi. M.Ö. 1000 senelerinde ise bu kolonilerin birçoğunu elinde bulunduran Fenikeliler adanın tamamının hâkimiyetine sahip oldular. Fenikeliler'in hâkimiyeti M.Ö. 709'da Asurluların Kıbrıs'ı ele geçirmesi ile son buldu. Bu tarihte Kıbrıs'ta bulunan koloni yönetimleri bir araya gelerek Asur hakimiyetini tanımış ve yaptıkları anlaşma ile vergi vermeye başlamışlardır.
Asur yönetimi M.Ö. 669'da sona erdikten sonra Kıbrıs, bir müddet bağımsız olarak varlığını sürdürdü. M.Ö. 570 tarihlerinde yeniden Mısır'ın yirmi altıncı hanedanının firavunu II. Amasis döneminde Mısır hâkimiyetine girdi. Bu dönemde Mısırlıların etkisi kıyafet ve çömlekçilikte görülmüştür.Ahameniş Pers Kralı II. Kambises M.Ö. 525'te Mısır'ı ele geçirince Kıbrıs da Pers hâkimiyetine girmiş oldu. Asur ve Mısırlılar dönemlerinde de olduğu gibi Kıbrıs koloni yönetimleri vergi vermeye devam etmiştir. Ağır vergiler yüzünden birçok kez koloni (veya krallık) yönetimleri ayaklanmıştır. Makedonyalı Büyük İskender'in M.Ö. 333'te Perslere karşı kazandığı İssus Savaşı'ndan sonra Kıbrıs'ta, Antik Yunanistan hâkimiyeti başlamış ve Büyük İskender, krallıklara kuşatma sırasında yardımcı oldukları için özerklik tanımıştır.
M.Ö. 323 yılında Babil'de Büyük İskender'in ölmesi ile birlikte Makedonya İmparatorluğu parçalanmış ve sonucunda onun ardıllarından olan Ptolemaios Hanedanlığı'nın egemenliğine girmişti. Pitolemeler döneminde Kıbrıs, yarı bağımsız statüsüyle Mısır'a bağlandı. M.Ö. 58'e doğru Roma Cumhuriyeti'nin Küçük Cato tarafından fethedilerek ada, Provincia Cyprus oldu. Kleopatra ve Marcus Antonius Kıbrıs'ı elde ettiyse de Aktium Deniz Savaşı’nda (M.Ö. 31) yenilince M.Ö. 30'da tekrar Roma Cumhuriyeti’nin hâkimiyetine girdi. M.Ö. 22'den itibaren Roma İmparatorluğu’nun senatolu eyaleti oldu.
M.S. 394 yılında imparatorluğun parçalanması sonucunda Bizans İmparatorluğu'nun Fenike, Filistin, Suriye ve Kilikya'ya bağlı bir ili hâline getirildi.Bizans hâkimiyeti ile Kıbrıs Adası'nda büyük değişiklikler meydana gelmiş, Hristiyanlığın doğuşunda bu dini ilk kabul eden Roma vilayetlerinden biri olmuş ve Kıbrıs Ortodoks Kilisesi kurulmuştur. Kilise, İmparator Zeno'nun döneminde bağımsız statüye kavuşmuştu. Hristiyanlığın etkisi ile şehirlerinde önemli yapılar meydana getirilmiş ve Salamis şehrinin adı Constantia olarak değiştirilmiştir.
Kıbrıs adasına denizden ilk Arap hücumu Osman bin Affan halife iken Şam'da vali olan Muaviye'nin isteğiyle 649 yılında oldu. Bu seferde Araplar o zaman Herakleios Hanedanı'ndan II. Konstans'ın imparatorluk döneminde, Bizans İmparatorluğu'nun Kıbrıs valisinin merkezi olan Salamis/Constantia’yı kısa süren bir kuşatma sonucu ellerine geçirdiler ve limanı ve liman hizmetleri tesislerini battal ettiler. Adaya ikinci Arap Emevi hücumu, daha önceki yapılan antlaşmayı bozarak, yine Osman bin Affan halife iken Muaviye'nin Şam'da Suriye Eyaleti valiliği sırasında, MS 654’te olmuştur. Bu sefer 500 kadar gemi ile gelen Arap donanması ve adaya çıkan Arap askerleri adayı idareleri altına almıştır. Bu donanma adanın fethini bitirdikten sonra adada 12.000 askeri garnizon bırakmıştır. Bu garnizon adadaki Müslüman ahalinin ve Müslüman etkilerin başlangıcını teşkil etmiştir.
688'de Bizans İmparatoru II. Justinianos ile Emevi Halifesi I. Abdülmelik, kendilerinden daha önceki İmparator IV. Konstanios ve Halife Muaviye zamanında yapılan antlaşmaya atıf yaparak, aralarında Kıbrıs üzerinde bir antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmaya göre Bizans Emevi halifelerine eskisi gibi yılda 1.000 Bizans altını tazminat ödeyecek ve bunun yanında, ek olarak o yıl içinde olan cuma günü sayısı kadar (yaklaşık 50 küsur) atı ve esiri tazminat olarak verecekti. Kıbrıs’tan alınan vergiler eşit olarak iki taraf arasında bölüşülecekti. Bunu başarmak için de Kıbrıs adası askerden arınacak ve iki tarafın da atadığı valiler ile ortak olarak nispeten özerk olarak idare edilecekti. Böylece Kıbrıs Adası 688’den 868'e kadar bir Kıbrıs Arap-Bizans Kondominiyumu olarak idare edilmiştir. 868’de Bizans İmparatorluğu, meşru imparator III. Mihail'i tahttan indirip öldüren Makedonyalılar Hanedanı’nın kurucusu olan köylü asıllı I. Basileios’un eline geçti. Bu imparator hemen Araplara karşı savaş açtı ve Araplarla 280 yıldır birlikte hareket ederek Kıbrıs Adası’nın kondominiyum olarak idaresi, Bizans imparatoru için uygun gelmediği için hemen Bizanslı generallerden Aleksios Kıbrıs'ı fetih için gönderildi ve kondominiyum idaresi böylece 866’da sona erdi.
Fakat Bizans idaresi uzun sürmedi ve bu sefer Kıbrıs’ın idaresi doğrudan doğruya Arapların eline geçti. Kıbrıs adasında bu Arap iktidarı X. yüzyıla kadar sürdü. Bizans İmparatoru II. Nikiforos'ın 964-966 yıllarında Suriye üzerine 40.000 kişilik bir orduyla sefere çıkması sırasında yüksek patrisiyen sınıflı general Nikitas, Kıbrıs’ı ele geçirip tekrar Bizans idaresi altına almasına neden oldu. Bundan sonra 966 ile 1191 arasında Kıbrıs, bir Bizans İmparatorluğu parçası olarak Bizanslılar tarafından idare edildi.
Üçüncü Haçlı Seferi sırasında İngiltere Kralı I. Richard tarafından 1191 yılında Kıbrıs'ın alınmasından sonra Kıbrıs halkının bu yönetimi beğenmeyip ayaklanmaları üzerine ada Tapınak Şövalyeleri'ne satıldı. Bu yönetimden de memnun olmayan Kıbrıs halkları 1192 tarihinde Beşparmak Dağları'nda isyan etmeleriyle ada üzerinde daha fazla kalamayacaklarını düşünen Tapınak Şövalyeleri, adayı I. Richard'a geri verdi.I. Richard, Kudüs Kralı Guy de Lusignan'ı Kıbrıs Krallığı'na getirdi. Guy de Lusignan, Filistin'den getirdiği adamları ile Lüzinyan Hanedanlığı’nı kurarak yaklaşık 300 yıl Kıbrıs'ın bu hanedanlık tarafından yönetilmesini sağladı.Kıbrıs Krallığı 14. yüzyılda Cenevizli tüccarların eline geçti. 1426 yılında Memlüklüler adayı kendilerine bağladılar. 1489'da da son kraliçe Caterina Cornaro'nun adayı Venediklilere satmasıyla Kıbrıs Krallığı son buldu.
Osmanlı dönemi
Kıbrıs 1571 yılında adadaki 60 bin askerlik güç ile Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirildi. Yeniçeriler'in adaya yerleşmeleri ile Antik Çağ'dan beri ilk kayda değer nüfus değişimi yapılmıştır.
Osmanlılar Kıbrıs'ta feodal sistemi kaldırıp millet sistemini uyguladı. Adanın imar ve iskânı için, 21 Eylül 1571 tarihli Padişah fermanı ile Karaman Eyaleti'nin belli şehir ve köylerinden adaya mecburi iskan yapılması kararlaştırıldı ve adaya Türkler yerleştirilmeye başlandı. Dört sancağa (Lefkoşa, Mağusa, Girne ve Baf) bölünen Kıbrıs, bir eyalete dönüştürüldü ve adada Karaman Eyaleti kanunlarının yürürlüğe konulması kararlaştırıldı. Bu sistem altında Gayrimüslimler kendi dini yetkilileri tarafından yönetildi.Latin egemenliğindeki dönemin aksine, Kıbrıs Kilisesi bağımsızlığa kavuşarak Kıbrıs Rumları'nın başı olarak tayin edilmiş, Hristiyan Rum Kıbrıslılar ve Osmanlı yönetimi arasında aracı olarak faaliyet göstermiştir. Bu hal, Kıbrıs Kilisesi'nin Roma Katolik Kilisesi'nin devamlı tecavüzünden kurtulmasına vesile olmuştur.
Girit Savaşı sonrasında Kıbrıs Eyaleti'nin yönetimi 1670 yılında Ege Adaları ve Girit'le birlikte Kaptanpaşalık'a bağlandı.
1745-1814 döneminde, Müslüman Türk Kıbrıslılar, Kıbrıs adasında Hristiyan Rum Kıbrıslılara karşı çoğunluğu oluşturmaktaydı (bu dönemde, Türk Kıbrıslıların sayısı ada nüfusunun %75'ine kadar çıktı) (Drummond, 1745: 150.000'e 50.000; Kyprianos, 1777: 47.000'e 37.000;De Vezin, 1788-1792: 60.000'e 20.000; John M. Kinneir 1814: 35.000'e 35,000)
1878 yılında Osmanlı'dan 'Ruslara karşı yardım' vaadiyle yıllık yaklaşık 92.000 altın karşılığında ada Birleşik Krallık tarafından kiralandı. Daha sonra Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi gerekçe gösterilerek Birleşik Krallık tarafından ilhak edildi.
Birleşik Krallık dönemi
93 Harbi'nde Rus İmparatorluğu karşısında yenilen Osmanlı, Ruslara karşı fazla ödün vermemek amacıyla, Birleşik Krallık'ın isteği üzerine Berlin Antlaşması kapsamında 92.799 sterlin karşılığında adayı 4 Haziran 1878 tarihinden itibaren imzalanan Kıbrıs Sözleşmesi ile kiralandı.Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen Birleşik Krallık'a geçti.Birleşik Krallık adayı "Komiser" diye tabir ettiği yüksek rütbeli yöneticilerle idare etmiştir.1914'te başlayan I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın Birleşik Krallık karşısındaki Almanya'nın yanında savaşa girmesi üzerine Birleşik Krallık adayı 5 Kasım 1914'te ilhak edip adaya vali tayin etti.1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi gereğince, Birleşik Krallık'a ilhakı tanındı.1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.
Ekim 1931'den itibaren Rumlar Enosis isteğiyle ayaklandı, Rumlar'ın Birleşik Krallık yönetimine karşı ayaklanması sonucu Birleşik Krallık'ın politikası sertleşti. Yunan ve Türk tarihinin okutması, iki ülkenin bayraklarının kullanılması ve Yunan ya da Türk ulusal kahramanlarının resimlerinin sergilenmesi yasaklandı.
Ocak 1950 tarihinde Doğu Ortodoks Kilisesi, Kıbrıs Türk toplumunun boykot ettiği bir referandum düzenledi.Referandumun sonucunda, katılan halkın %90'ı Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesi düşüncesi olan enosis lehinde oy verdi.1955'te Kıbrıslı Rumların kurduğu EOKA örgütü Birleşik Krallık kuvvetlerini adadan çıkarmak için silahlı eylemlere başladı.Bu zaman zarfında Kıbrıs Türkleri de silahlanmaya başladı ve Birleşik Krallık adanın tüm bölümünü kontrolde tutmakta zorlanıyordu.Bu tarihten itibaren taksim isteğinde bulunan Türkler ile enosis isteyen Rumlar birbirleri ile çatışmaya başladı.
1960 sonrası
Ada, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık kazanmıştır. 1974'te Yunan darbesinin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği harekât sonucu adanın kuzeyinde de facto olarak tek yanlı Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuş, bu devlet sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını almıştır.
24 Nisan 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler genel sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlanan birleşme planı adada referanduma sunulmuştur. Kuzey Kıbrıs plana %35'e karşı %65'le “evet” deyip kabul ederken, Güney Kıbrıs %25'e karşı %75 ile “hayır” deyip kabul etmemiştir.
1 Mayıs 2004 tarihinde adanın Rumlar tarafından yönetilen güney kesimi adanın tamamını temsilen, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla Avrupa Birliği'ne katılmıştır.
İklim
Kıbrıs, Mayıs ayının ortasından ekim ortasına kadar uzun yazları ve kısa sonbahar ve ilkbahar mevsimleriyle ayrılan Aralık ve Şubat ayları arasında ılık geçen kışları ile yoğun bir Akdeniz iklimine sahiptir. Trodos Dağları'nda kışlar genellikle yağmurlu ve kar yağışlıdır (genellikle kıştan önce başlar). Kıbrıs, Akdeniz bölgesinde en sıcak iklimlere ve en sıcak kışlara sahiptir. Yaz ortası (Temmuz ve Ağustos) genellikle sıcaktır, gündüzleri ortalama 35 °C (95 °F) ve gece 25 °C (77 °F) ortalama maksimum kıyı sıcaklığına sahiptir.