Tartışmaların odağına konan Nur 31 ayet-i kerimesi mealen şöyledir.,
"Mü'min kadınlara da söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Kendiliğinden görüneni hariç zinetlerini (süs ve güzelliklerini) açığa vurmasınlar. (Baş) örtülerini yakalarının üzerine koysunlar. Zinetlerini kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından (mü'minelerden), sağ ellerinin altında bulunanlardan (cariyelerden), erkekliği kalmamış (arzusuz ve iktidarsız) hizmetçilerden, kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri zinetleri belli olsun diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birden Allah'a tevbe ediniz ki felaha (kurtuluşa) eresiniz." (24-Nur 31)
Bu ayetteki "(Baş) örtülerini yakalarının üzerine koysunlar" buyruğunu baş örtüsü olarak anlamak istemeyenler Ahzab 59'u da kısmen dikkate alarak "O dönemde köle veya cariye kadınlar göğüslerini örtmedikleri için bu buyruk ile mü'mine kadınlara göğüslerini örtmeleri emredilmektedir" diyebilmektedirler. Tabi ki ne ayet-i kerimeyle, ne de bize ulaşan sahih rivayetlerle kesinlikle uyuşmayan tuhaf bir yaklaşımdır bu!. Ayetteki zinet ifadesi, parantez içi açılımda belirttiğimiz gibi kadının süs ve güzellikleridir. "Zinetlerini açığa vurmasınlar, örtülerini yakalarının üzerine koysunlar-örtsünler" buyruğunu başın değil göğüslerin örtülmesi olarak anlayanlar, ayetin devamını dikkate almayan kimselerdir..
Çünkü bu ayet örtülmesi ve gösterilmemesi gereken kadına ait zinetin, kimlere gösterilmeyeceği ile birlikte kimlere gösterilebileceğini de beyan eden bir ayettir. Ayetin devamında "Zinetlerini kocalarından başkasına göstermesinler" buyurulsaydı, bu buyruktan onların söylediği gibi göğüsleri ve en mahrem yerleri anlayabilirdik. Oysa ayetin devamı "Zinetlerini kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından (mü'minelerden), sağ ellerinin altında bulunanlardan (cariyelerden), erkekliği kalmamış (arzusuz ve iktidarsız) hizmetçilerden, kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler" şeklindedir. Daha açık bir ifadeyle örtünmesi ve korunması gereken zinetler zaten herkesten saklanması gereken göğüs gibi en mahrem yerler değil, babaların, oğulların, kardeşlerin... görebileceği ancak bunlar dışında kalanlardan korunması gereken yerlerdir.
Başörtüsünü yüzün tamamen kapatılması olarak anlayanlar, böyle bir örtünmenin "Bundan başka kadınlar sana helal olmaz. Bunları -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- başka eşlerle değiştirmek de olmaz. Ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) müstesna. Allah her şeye Rakib'dir (gözetleyip-denetleyendir)."(33-Ahzab 52) ayetiyle çeliştiğini, Resulullah (s.a.v.)'in yüzü kapalı bir kadının güzelliğini nasıl göreceğini, onu nasıl beğenebileceğini söylemektedirler. Tabi ki doğru ve makul bir itirazdır. Zaten bizler de Nur 31 deki "Kendiliğinden görüneni hariç" ayrıntısını Ahzab 52 ışığında tefekkür ettiğimiz zaman bu örtünmeye yüzün dahil olmadığını anlıyoruz.
Bunu söylemekle elbetteki çarşaf giyip peçe takanları tenkid veya tahkir etmiyoruz. Böyle örtünmeyi kendileri için bir takva olarak kabul edebilirler. Burada önemli olan takva yorumlu bir anlayış ile genel bir fetva verilmemesidir. Aslolan başın örtülmesi ve vücud hatları belli olmayacak şekilde tesettüre girilmesidir. Bunun şekli veya nasıllığı ise Kur'an-ı Kerim'de örfe bırakılan bir husustur..
Dua ile..
<<< Mehmed ALAGAŞ >>>
"Mü'min kadınlara da söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Kendiliğinden görüneni hariç zinetlerini (süs ve güzelliklerini) açığa vurmasınlar. (Baş) örtülerini yakalarının üzerine koysunlar. Zinetlerini kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından (mü'minelerden), sağ ellerinin altında bulunanlardan (cariyelerden), erkekliği kalmamış (arzusuz ve iktidarsız) hizmetçilerden, kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri zinetleri belli olsun diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birden Allah'a tevbe ediniz ki felaha (kurtuluşa) eresiniz." (24-Nur 31)
Bu ayetteki "(Baş) örtülerini yakalarının üzerine koysunlar" buyruğunu baş örtüsü olarak anlamak istemeyenler Ahzab 59'u da kısmen dikkate alarak "O dönemde köle veya cariye kadınlar göğüslerini örtmedikleri için bu buyruk ile mü'mine kadınlara göğüslerini örtmeleri emredilmektedir" diyebilmektedirler. Tabi ki ne ayet-i kerimeyle, ne de bize ulaşan sahih rivayetlerle kesinlikle uyuşmayan tuhaf bir yaklaşımdır bu!. Ayetteki zinet ifadesi, parantez içi açılımda belirttiğimiz gibi kadının süs ve güzellikleridir. "Zinetlerini açığa vurmasınlar, örtülerini yakalarının üzerine koysunlar-örtsünler" buyruğunu başın değil göğüslerin örtülmesi olarak anlayanlar, ayetin devamını dikkate almayan kimselerdir..
Çünkü bu ayet örtülmesi ve gösterilmemesi gereken kadına ait zinetin, kimlere gösterilmeyeceği ile birlikte kimlere gösterilebileceğini de beyan eden bir ayettir. Ayetin devamında "Zinetlerini kocalarından başkasına göstermesinler" buyurulsaydı, bu buyruktan onların söylediği gibi göğüsleri ve en mahrem yerleri anlayabilirdik. Oysa ayetin devamı "Zinetlerini kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından (mü'minelerden), sağ ellerinin altında bulunanlardan (cariyelerden), erkekliği kalmamış (arzusuz ve iktidarsız) hizmetçilerden, kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler" şeklindedir. Daha açık bir ifadeyle örtünmesi ve korunması gereken zinetler zaten herkesten saklanması gereken göğüs gibi en mahrem yerler değil, babaların, oğulların, kardeşlerin... görebileceği ancak bunlar dışında kalanlardan korunması gereken yerlerdir.
Başörtüsünü yüzün tamamen kapatılması olarak anlayanlar, böyle bir örtünmenin "Bundan başka kadınlar sana helal olmaz. Bunları -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- başka eşlerle değiştirmek de olmaz. Ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) müstesna. Allah her şeye Rakib'dir (gözetleyip-denetleyendir)."(33-Ahzab 52) ayetiyle çeliştiğini, Resulullah (s.a.v.)'in yüzü kapalı bir kadının güzelliğini nasıl göreceğini, onu nasıl beğenebileceğini söylemektedirler. Tabi ki doğru ve makul bir itirazdır. Zaten bizler de Nur 31 deki "Kendiliğinden görüneni hariç" ayrıntısını Ahzab 52 ışığında tefekkür ettiğimiz zaman bu örtünmeye yüzün dahil olmadığını anlıyoruz.
Bunu söylemekle elbetteki çarşaf giyip peçe takanları tenkid veya tahkir etmiyoruz. Böyle örtünmeyi kendileri için bir takva olarak kabul edebilirler. Burada önemli olan takva yorumlu bir anlayış ile genel bir fetva verilmemesidir. Aslolan başın örtülmesi ve vücud hatları belli olmayacak şekilde tesettüre girilmesidir. Bunun şekli veya nasıllığı ise Kur'an-ı Kerim'de örfe bırakılan bir husustur..
Dua ile..
<<< Mehmed ALAGAŞ >>>