Türkiye; çok eski devirlerden beri bilinen bir ülkedir. Türkiye olarak bilinen
Anadolu daima göçlere istilalara uğramıştır. Doğu ve batı,
Asya ve
Avrupa kıtalarının köprüsü özelliğinde olduğundan çeşitli kavim, devlet, kültür ve medeniyetleri bünyesinde barındırdı.
Hattiler, M.Ö. 2500-2000 yılları arasında Anadolu'da
Mezopotomya etkisindeki medeniyeti temsil ettiler (Bkz Anadolu Medeniyetleri). M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu'da
Hititler,
Trakya'da
Trakların oturduğu kabul edilir. Hititler, Orta Anadolu'da M.Ö. 1850'de devlet kurarak, genişlediler. Anadolu'nun tamamına yakınına hakim oldular. Arkeolojik kazılarda bulunan kültür ve medeniyet eserleri meydana getirdiler. Yapılan kazılarda
Alacahöyük ve
Boğazköy'de Hitit eserleri bulundu (Bkz. Hititler). Hititler zamanında, batıdan
İyonlar, doğudan
Asurlular,
Urartular, güneydoğudan
Hurriler ve
Mitannilerin istilasına uğradı. Traklar ise Trakya'da kabileler halinde yaşıyorlardı. M.Ö. 1000 yılında ise, Anadolu; Geç Hititler, Asurlular, Urartular,
Frigyalılar,
Lidyalılar,
Medler ve
Perslerin hakimiyetine girdi.
Bunlardan sonra Trakya dahil
Makedonya ve
Romalıların eline geçti. Romalıların M.S. 395 yılında ikiye ayrılmasıyla Türkiye toprakları Doğu Roma da denilen
Bizanslıların payına düştü. Bizanslılar, Türkiye'ye önceleri bütün, sonraları da fasılalı olarak kısmen hakim oldular. Bizanslılar (395-1453) devrinde Türkiye, Anadolu tarafından
Partlar,
Sasaniler,
Haçlılar ve
Moğolların taarruz ve istilasına uğradı. Hulefa-i Raşidin (
Dört Halife Devri),
Emeviler,
Abbasiler,
Selçuklular,
Atabekler, Memlukler,
Anadolu Beylikleri, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve sonunda Osmanlıların fethine uğradı. Trakya ise, Avrupa Hunları, Avarlar, Bulgar Türkleri, Peçenekler, Haçlılar ve Slavların taarruzuna uğradı.
Türkiye toprakları 11. yüzyıldan itibaren Türk kavimlerinin akınına uğramaya başladı (Bkz. Türkler). Selçuklular Anadolu fethine başlayıp, tamamladılar. Anadolu'nun Türkleşip, İslamlaşmasında çok hizmetleri geçti (Bkz. Selçuklular). Türkiye'nin Anadolu ve Trakya toprakları, 13. yüzyılda başlayıp, 15. yüzyılda tamamlanan Osmanlı hakimiyetine girdi (Bkz. Osmanlı Devleti). Türkiye, Osmanlı Devletinin son zamanına kadar taarruz ve istilaya uğramadı. Osmanlı Devletine karşı, 19. yüzyılda Rusya, Papalık çeşitli uluslararası yıkıcı ve bölücü fikir akınlarıyla, politikaların gizli ve aşikar taarruzuna uğradı. Yirminci yüzyılda ise hiç yoktan Birinci Dünya Savaşına sokularak güçsüz düşürülüp, taarruz ve istila edildi. Türkiye; İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve sömürge kuvvetlerince işgal edildi. Türk Milleti işgalcilere karşı tarihe altın harflerle yazılan Bağımsızlık Mücadelesini verdi (Bkz. Türk Kurtuluş Savaşı). Milli Mücadeleyi kazandı. İstiklal Savaşı yıllarında, 23 Nisan 1920'de Ankara'da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'de köklü değişiklikler, reformlar yaptı. Türk milletinin kazandığı zaferler sonunda; TBMM ve başkanı Mustafa Kemal Paşa (bkz. Mustafa Kemal Atatürk), Türkiye'de her alanda inkılaplara başladı. İnkılaplar, devrin şartlarına göre çok güç olmasına rağmen bütün engeller aşılarak kararlaştırılıp, uygulandı. Bu inkılaplar, “Atatürk İhtilali” yada “Kemalizm” adıyla bilinmektedir. Birinci Dönem TBMM (1920-1923) devrinde; Osman Gazinin 1281 yılında Kayı Beyi olmasından beri devam eden Osmanlı Hanedanını sona erdiren 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması ve halifeliğin Osmanlı Hanedanına mensup en yaşlı ve ahlakla ilimce en uygununun TBMM'ce seçimine dair kanun çıkarıldı. İkinci Dönem TBMM (1923-1927) devrinde uzun görüşmeler ve çok çetin müzakereler sonunda bugünkü sınırlarımızı, bazı hukuk kuralları ve siyasetimizi tespit eden Lozan Antlaşması imzalandı.
Lozan Antlaşmasından sonra İkinci Dönem Meclisi şu inkılapları yaptı: 29 Ekim 1923'teCumhuriyet ilan edilerek, devletin idare şekli tespit edildi. 3 Mart 1924'te “Hilafetin İlgası ve Hanedan-ı Osmaniyenin Türkiye Cumhuriyeti memalik-i hariciyesine çıkarılması, yine aynı gün, Şer'iye ve Evkaf ile Erkan-ı Harbiye Vekaletlerin kaldırılmasına ilişkin kanunla Tevhidi Tedrisat kanunları da kabul edildi. Şer'iye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılmasıyla ve vekalete bağlı bütün okul ve medreseler kapatıldı. Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretim) kanununun kabulüyle de bütün okulların eğitim ve öğretim işleri, milli ve laik ilkeler doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığının idaresine bırakıldı. Şer'iyye Mahkemeleri kaldırılarak 8 Nisan 1924'te mahkemeler birleştirildi.
20 Nisan 1924'te devlete yeni bir düzen veren Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Aşar Vergisi 17 Şubat 1925'te kaldırıldı. Saltanat ve hilafetin kaldırılması, eğitimde birliğin sağlanması ve Cumhuriyetin ilanıyla girişilen inkılaplara yenileri eklenerek, yenileme çabaları sürdürüldü. 25 Kasım 1925'te Şapka Kanunu çıkarılarak fes kaldırıldı.
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına ilişkin 2 Eylül 1925 tarihli kararname, 30 Kasım 1925'te yayımlanan kanunla kesinleşti. Hicri takvim, Ezani yani alaturka saat yerine 25 Aralık 1925'te Miladi takvim, vasati yani alafranga saat sistemi kabul edildi. 17 Şubat 1926'da Medeni Kanun kabul edilerek, kadının hukuki durumu yeniden düzenlendi. İktisadi müesseselerde, Türkçe Kullanılması Kanunu 10 Nisan 1926'da kabul edildi. 1 Temmuz 1926'da Kabotaj Hakkı yürürlüğe girdi. 28 Mayıs 1927'de Sanayii Teşvik Kanunu çıkarıldı.
Üçüncü Dönem TBMM (1927-1931) devrinde şu inkılaplar yapıldı: Laiklik esası, 9 Nisan 1928'de Anayasaya alınarak, kurumlar laikleştirildi. 24 Mayıs 1928 Latin rakamı inkılabından sonra Kasım 1928'de otuz altı harfli Osmanlı elifbası yerine yirmi dokuz harfli Latin alfabesi kabul edildi. 14 Temmuz 1930'da kadınların belediye seçimlerine katılma ve 23 Aralık 1930'da seçilme hakları verildi. Türk Tarih Kurumu, 15 Nisan 1931'de “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” adıyla kuruldu. Dördüncü Dönem TBMM (1931-1935) devrinde, Türk Dil Kurumu “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adıyla 12 Temmuz 1932'de kuruldu. 31 Mayıs 1933'te Üniversite Islahatı Kanunu çıkarıldı. 21 Haziran 1934'te Soyadı, 26 Kasım 1934'te Lakap ve Ünvanların Kaldırılması Kanunu çıkarılıp, 5 Aralık 1934'te de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Türkiye Cumhuriyeti dış politikası kuruluşundan itibaren “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” esasına göre tespit edildi. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve inkılapların mimarı, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de ölmesinden sonra da açtığı yoldan gidildi.
Atatürk'ten sonra Cumhurbaşkanlığına İsmet İnönü getirildi. İsmet İnönü (1938-1950) devrinde bütün dünyayı saran İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) çıktı. Türkiye, fiili olarak harbe girmemesine rağmen savaş hali ve ekonomisi uyguladı. Bu devrede ülkede açlık çekilip, hürriyetler kısıtlandıysa da, 1946'da çok partili sisteme geçmesiyle iktidar ve tek parti çok sarsıldı. 1950 seçimlerinde iktidar Cumhuriyet Halk Partisinden Demokrat Partiye geçince İsmet İnönü Cumhurbaşkanlığını Celal Bayar'a devretti.
Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanlığı, Adnan Menderes'in Başbakanlığı, Demokrat Partinin iktidarda kaldığı 1960 yılına kadar sürdü. 1950-1960 yılları Türkiye'nin hareketli bir iç ve dış politika yaşadığı devirdir. Türkiye, dünya barışı için Birleşmiş Milletlerin çağrısı üzerine bir Türk Tugayını Kore'ye gönderdi. Türk Tugayı Kore'de komünistlere karşı müttefiklerinin ve bütün dünyanın takdirini toplayan zaferler kazanıp, ittifak içindeki görevini hakkıyla yerine getirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kore'deki başarıları Türkiye'nin itibarını arttırdı. İkinci Düyna savaşından sonra Sovyet yayılmasına karşı kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatına yani NATO'ya kabul edildi. Türkiye'nin NATO'ya girmesiyle Sovyet yayılma ve tehlikesi, sıcak savaşı durdurmuşsa da soğuk savaşın önüne bütünüyle geçilememiştir. İttifak sisteminin gereği üzerine, 28 Şubat 1953'te Balkan Paktına, 24 Şubat 1958'de Bağdat Paktı da denilen CENTO'ya girildi.
Demokrat Parti (1950-1960) zamanında dış münasebetlerin gelişmesi yanında memleket içinde de çok büyük gelişmeler oldu. Demokrasi işlerlik kazanarak, İkinci Dünya Savaşı psikolojisinden memleket kurtarıldı. Türkiye kalkınma yolunda çok büyük mesafeler kazandı. Cumhuriyet devrinde kurulan devlet teşekküllerinin faaliyetleri hızla arttırıldı. Hür teşebbüse imkan tanınmasıyla özel sektör de kalkınmadaki yerini aldı. Devlet, kamu ve özel sektörün faaliyetlerinin arttırılmasıyla kalkınma çok hızlandı. Pekçok fabrika, santral, baraj, site ve işyeri açıldı. Şehirleşme arttı. Eğitim ve öğretim kurumları arttırılarak, imkanlar genişledi. Pekçok mesleki, teknik ve dini okullarla ilkokul, orta öğretim müesseseleri, üniversiteler ve akademiyle bunlara bağlı fakülte ve yüksek okullar açıldı. Her sahadan eleman yetiştirilmesine ağırlık verildi.
Demokrat Parti iktidarı 27 Mayıs 1960'ta Türk Silahlı Kuvvetlerinin müdahalesiyle son bulup, Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı oldu. Cemal Gürsel'in 1966 yılına kadar devam eden Cumhurbaşkanlığı zamanında Kurucu Meclisçe, 1961'de Anayasa ve aynı yıl seçimler yapıldı. İki defa ihtilale teşebbüs edilip, hükümet buhranı görüldü. CENTO ülkeleri, 21 Temmuz 1963'te Bölgesel Kalkınma İçin İşbirliği Teşkilatını (RCO) kurdular. Hükümet buhranı Adalet Partisinin iktidara gelip, Süleyman Demirel'in Başbakan olmasıyla sona erdi. Cemal Gürsel'in rahatsızlanıp, 1966'da ölmesiyle Cevdet Sunay Cumhurbaşkanı oldu. Cevdet Sunay'ın Cumhurbaşkanlığı (1966-1973) zamanında öğrenci hareketleri üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Mart 1971'de hükümete muhtıra verdi. Muhtıra üzerine Süleyman Demirel hükümeti çekildi. Partilerin iştirakiyle yeni hükümet kuruldu. Cevdet Sunay'dan sonra 1973'te Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçildi. Fahri Korutürk'ün Cumhurbaşkanlığı (1973-1980) zamanında hükümet buhranları sık görüldü. Hiçbir parti çoğunlukta olmadığı için koalisyon hükümetleri kuruldu. Sık sık hükümetler iş başından ayrıldı. Hükümet buhranları toplumda anarşiyi arttırdı. Fahri Korutürk'ten sonra Cumhurbaşkanı dahi seçilemedi. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke çapında devam eden anarşik hadiselerin, sosyal buhranların önüne geçmek gayesiyle 12 Eylül 1980'de idareye el koydu. (bkz. 12 Eylül Darbesi) Anarşi durdurularak, devlet yıkımdan kurtarıldı. Türkiye'ye huzur getirildi. Genelkurmaybaşkanı Kenan Evren, Konsey ve Devlet Başkanlığı vazifelerindeyken Danışma Meclisi, Anayasa hazırladı. Anayasa 7 Kasım 1982'de halk oylamasına sunularak, % 91.4 nispetle kabul edildi. 1982 Anayasasıyla beraber Kenan Evren'in Cumhurbaşkanlığı da milletçe kabul edildi. 1983'te seçimler yapılarak, demokrasiye tekrar geçildi. Seçimde Anavatan Partisi çoğunluğu kazanarak, Turgut Özal Başbakan oldu. 1987'de yapılan seçimleri de büyük çoğunlukla Anavatan Partisi kazandı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in görev süresinin dolmasından sonra 1989'da Turgut Özal meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı, başbakanlığa Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut'u atadı. 16 Haziran 1991'de yapılan kongrede Anavatan Partisi Genel Başkanlığına Mesut Yılmaz seçildi. Daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından yeni hükümeti kurmakla vazifelendirildi. Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı 20 Ekim 1991 seçimlerine kadar sürdü. 20 Ekim seçimlerinde hiçbir parti tek başına seçimleri kazanamadı. Demirel başkanlığında koalisyon hükümeti kuruldu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 1993'te vefatı üzerine bu makama DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel seçildi. Cumhurbaşkanı, 1993'te yapılan DYP Genel Başkanlığına seçilen Tansu Çiller'i yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Tansu Çiller, Demirel zamanındaki koalisyon hükümetine bazı bakanları değiştirerek devam etti...
Kaynak:Tarihiforum
Anadolu daima göçlere istilalara uğramıştır. Doğu ve batı,
Asya ve
Avrupa kıtalarının köprüsü özelliğinde olduğundan çeşitli kavim, devlet, kültür ve medeniyetleri bünyesinde barındırdı.
Hattiler, M.Ö. 2500-2000 yılları arasında Anadolu'da
Mezopotomya etkisindeki medeniyeti temsil ettiler (Bkz Anadolu Medeniyetleri). M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu'da
Hititler,
Trakya'da
Trakların oturduğu kabul edilir. Hititler, Orta Anadolu'da M.Ö. 1850'de devlet kurarak, genişlediler. Anadolu'nun tamamına yakınına hakim oldular. Arkeolojik kazılarda bulunan kültür ve medeniyet eserleri meydana getirdiler. Yapılan kazılarda
Alacahöyük ve
Boğazköy'de Hitit eserleri bulundu (Bkz. Hititler). Hititler zamanında, batıdan
İyonlar, doğudan
Asurlular,
Urartular, güneydoğudan
Hurriler ve
Mitannilerin istilasına uğradı. Traklar ise Trakya'da kabileler halinde yaşıyorlardı. M.Ö. 1000 yılında ise, Anadolu; Geç Hititler, Asurlular, Urartular,
Frigyalılar,
Lidyalılar,
Medler ve
Perslerin hakimiyetine girdi.
Bunlardan sonra Trakya dahil
Makedonya ve
Romalıların eline geçti. Romalıların M.S. 395 yılında ikiye ayrılmasıyla Türkiye toprakları Doğu Roma da denilen
Bizanslıların payına düştü. Bizanslılar, Türkiye'ye önceleri bütün, sonraları da fasılalı olarak kısmen hakim oldular. Bizanslılar (395-1453) devrinde Türkiye, Anadolu tarafından
Partlar,
Sasaniler,
Haçlılar ve
Moğolların taarruz ve istilasına uğradı. Hulefa-i Raşidin (
Dört Halife Devri),
Emeviler,
Abbasiler,
Selçuklular,
Atabekler, Memlukler,
Anadolu Beylikleri, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve sonunda Osmanlıların fethine uğradı. Trakya ise, Avrupa Hunları, Avarlar, Bulgar Türkleri, Peçenekler, Haçlılar ve Slavların taarruzuna uğradı.
Türkiye toprakları 11. yüzyıldan itibaren Türk kavimlerinin akınına uğramaya başladı (Bkz. Türkler). Selçuklular Anadolu fethine başlayıp, tamamladılar. Anadolu'nun Türkleşip, İslamlaşmasında çok hizmetleri geçti (Bkz. Selçuklular). Türkiye'nin Anadolu ve Trakya toprakları, 13. yüzyılda başlayıp, 15. yüzyılda tamamlanan Osmanlı hakimiyetine girdi (Bkz. Osmanlı Devleti). Türkiye, Osmanlı Devletinin son zamanına kadar taarruz ve istilaya uğramadı. Osmanlı Devletine karşı, 19. yüzyılda Rusya, Papalık çeşitli uluslararası yıkıcı ve bölücü fikir akınlarıyla, politikaların gizli ve aşikar taarruzuna uğradı. Yirminci yüzyılda ise hiç yoktan Birinci Dünya Savaşına sokularak güçsüz düşürülüp, taarruz ve istila edildi. Türkiye; İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve sömürge kuvvetlerince işgal edildi. Türk Milleti işgalcilere karşı tarihe altın harflerle yazılan Bağımsızlık Mücadelesini verdi (Bkz. Türk Kurtuluş Savaşı). Milli Mücadeleyi kazandı. İstiklal Savaşı yıllarında, 23 Nisan 1920'de Ankara'da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'de köklü değişiklikler, reformlar yaptı. Türk milletinin kazandığı zaferler sonunda; TBMM ve başkanı Mustafa Kemal Paşa (bkz. Mustafa Kemal Atatürk), Türkiye'de her alanda inkılaplara başladı. İnkılaplar, devrin şartlarına göre çok güç olmasına rağmen bütün engeller aşılarak kararlaştırılıp, uygulandı. Bu inkılaplar, “Atatürk İhtilali” yada “Kemalizm” adıyla bilinmektedir. Birinci Dönem TBMM (1920-1923) devrinde; Osman Gazinin 1281 yılında Kayı Beyi olmasından beri devam eden Osmanlı Hanedanını sona erdiren 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması ve halifeliğin Osmanlı Hanedanına mensup en yaşlı ve ahlakla ilimce en uygununun TBMM'ce seçimine dair kanun çıkarıldı. İkinci Dönem TBMM (1923-1927) devrinde uzun görüşmeler ve çok çetin müzakereler sonunda bugünkü sınırlarımızı, bazı hukuk kuralları ve siyasetimizi tespit eden Lozan Antlaşması imzalandı.
Lozan Antlaşmasından sonra İkinci Dönem Meclisi şu inkılapları yaptı: 29 Ekim 1923'teCumhuriyet ilan edilerek, devletin idare şekli tespit edildi. 3 Mart 1924'te “Hilafetin İlgası ve Hanedan-ı Osmaniyenin Türkiye Cumhuriyeti memalik-i hariciyesine çıkarılması, yine aynı gün, Şer'iye ve Evkaf ile Erkan-ı Harbiye Vekaletlerin kaldırılmasına ilişkin kanunla Tevhidi Tedrisat kanunları da kabul edildi. Şer'iye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılmasıyla ve vekalete bağlı bütün okul ve medreseler kapatıldı. Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretim) kanununun kabulüyle de bütün okulların eğitim ve öğretim işleri, milli ve laik ilkeler doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığının idaresine bırakıldı. Şer'iyye Mahkemeleri kaldırılarak 8 Nisan 1924'te mahkemeler birleştirildi.
20 Nisan 1924'te devlete yeni bir düzen veren Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Aşar Vergisi 17 Şubat 1925'te kaldırıldı. Saltanat ve hilafetin kaldırılması, eğitimde birliğin sağlanması ve Cumhuriyetin ilanıyla girişilen inkılaplara yenileri eklenerek, yenileme çabaları sürdürüldü. 25 Kasım 1925'te Şapka Kanunu çıkarılarak fes kaldırıldı.
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına ilişkin 2 Eylül 1925 tarihli kararname, 30 Kasım 1925'te yayımlanan kanunla kesinleşti. Hicri takvim, Ezani yani alaturka saat yerine 25 Aralık 1925'te Miladi takvim, vasati yani alafranga saat sistemi kabul edildi. 17 Şubat 1926'da Medeni Kanun kabul edilerek, kadının hukuki durumu yeniden düzenlendi. İktisadi müesseselerde, Türkçe Kullanılması Kanunu 10 Nisan 1926'da kabul edildi. 1 Temmuz 1926'da Kabotaj Hakkı yürürlüğe girdi. 28 Mayıs 1927'de Sanayii Teşvik Kanunu çıkarıldı.
Üçüncü Dönem TBMM (1927-1931) devrinde şu inkılaplar yapıldı: Laiklik esası, 9 Nisan 1928'de Anayasaya alınarak, kurumlar laikleştirildi. 24 Mayıs 1928 Latin rakamı inkılabından sonra Kasım 1928'de otuz altı harfli Osmanlı elifbası yerine yirmi dokuz harfli Latin alfabesi kabul edildi. 14 Temmuz 1930'da kadınların belediye seçimlerine katılma ve 23 Aralık 1930'da seçilme hakları verildi. Türk Tarih Kurumu, 15 Nisan 1931'de “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” adıyla kuruldu. Dördüncü Dönem TBMM (1931-1935) devrinde, Türk Dil Kurumu “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adıyla 12 Temmuz 1932'de kuruldu. 31 Mayıs 1933'te Üniversite Islahatı Kanunu çıkarıldı. 21 Haziran 1934'te Soyadı, 26 Kasım 1934'te Lakap ve Ünvanların Kaldırılması Kanunu çıkarılıp, 5 Aralık 1934'te de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Türkiye Cumhuriyeti dış politikası kuruluşundan itibaren “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” esasına göre tespit edildi. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve inkılapların mimarı, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de ölmesinden sonra da açtığı yoldan gidildi.
Atatürk'ten sonra Cumhurbaşkanlığına İsmet İnönü getirildi. İsmet İnönü (1938-1950) devrinde bütün dünyayı saran İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) çıktı. Türkiye, fiili olarak harbe girmemesine rağmen savaş hali ve ekonomisi uyguladı. Bu devrede ülkede açlık çekilip, hürriyetler kısıtlandıysa da, 1946'da çok partili sisteme geçmesiyle iktidar ve tek parti çok sarsıldı. 1950 seçimlerinde iktidar Cumhuriyet Halk Partisinden Demokrat Partiye geçince İsmet İnönü Cumhurbaşkanlığını Celal Bayar'a devretti.
Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanlığı, Adnan Menderes'in Başbakanlığı, Demokrat Partinin iktidarda kaldığı 1960 yılına kadar sürdü. 1950-1960 yılları Türkiye'nin hareketli bir iç ve dış politika yaşadığı devirdir. Türkiye, dünya barışı için Birleşmiş Milletlerin çağrısı üzerine bir Türk Tugayını Kore'ye gönderdi. Türk Tugayı Kore'de komünistlere karşı müttefiklerinin ve bütün dünyanın takdirini toplayan zaferler kazanıp, ittifak içindeki görevini hakkıyla yerine getirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kore'deki başarıları Türkiye'nin itibarını arttırdı. İkinci Düyna savaşından sonra Sovyet yayılmasına karşı kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatına yani NATO'ya kabul edildi. Türkiye'nin NATO'ya girmesiyle Sovyet yayılma ve tehlikesi, sıcak savaşı durdurmuşsa da soğuk savaşın önüne bütünüyle geçilememiştir. İttifak sisteminin gereği üzerine, 28 Şubat 1953'te Balkan Paktına, 24 Şubat 1958'de Bağdat Paktı da denilen CENTO'ya girildi.
Demokrat Parti (1950-1960) zamanında dış münasebetlerin gelişmesi yanında memleket içinde de çok büyük gelişmeler oldu. Demokrasi işlerlik kazanarak, İkinci Dünya Savaşı psikolojisinden memleket kurtarıldı. Türkiye kalkınma yolunda çok büyük mesafeler kazandı. Cumhuriyet devrinde kurulan devlet teşekküllerinin faaliyetleri hızla arttırıldı. Hür teşebbüse imkan tanınmasıyla özel sektör de kalkınmadaki yerini aldı. Devlet, kamu ve özel sektörün faaliyetlerinin arttırılmasıyla kalkınma çok hızlandı. Pekçok fabrika, santral, baraj, site ve işyeri açıldı. Şehirleşme arttı. Eğitim ve öğretim kurumları arttırılarak, imkanlar genişledi. Pekçok mesleki, teknik ve dini okullarla ilkokul, orta öğretim müesseseleri, üniversiteler ve akademiyle bunlara bağlı fakülte ve yüksek okullar açıldı. Her sahadan eleman yetiştirilmesine ağırlık verildi.
Demokrat Parti iktidarı 27 Mayıs 1960'ta Türk Silahlı Kuvvetlerinin müdahalesiyle son bulup, Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı oldu. Cemal Gürsel'in 1966 yılına kadar devam eden Cumhurbaşkanlığı zamanında Kurucu Meclisçe, 1961'de Anayasa ve aynı yıl seçimler yapıldı. İki defa ihtilale teşebbüs edilip, hükümet buhranı görüldü. CENTO ülkeleri, 21 Temmuz 1963'te Bölgesel Kalkınma İçin İşbirliği Teşkilatını (RCO) kurdular. Hükümet buhranı Adalet Partisinin iktidara gelip, Süleyman Demirel'in Başbakan olmasıyla sona erdi. Cemal Gürsel'in rahatsızlanıp, 1966'da ölmesiyle Cevdet Sunay Cumhurbaşkanı oldu. Cevdet Sunay'ın Cumhurbaşkanlığı (1966-1973) zamanında öğrenci hareketleri üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Mart 1971'de hükümete muhtıra verdi. Muhtıra üzerine Süleyman Demirel hükümeti çekildi. Partilerin iştirakiyle yeni hükümet kuruldu. Cevdet Sunay'dan sonra 1973'te Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçildi. Fahri Korutürk'ün Cumhurbaşkanlığı (1973-1980) zamanında hükümet buhranları sık görüldü. Hiçbir parti çoğunlukta olmadığı için koalisyon hükümetleri kuruldu. Sık sık hükümetler iş başından ayrıldı. Hükümet buhranları toplumda anarşiyi arttırdı. Fahri Korutürk'ten sonra Cumhurbaşkanı dahi seçilemedi. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke çapında devam eden anarşik hadiselerin, sosyal buhranların önüne geçmek gayesiyle 12 Eylül 1980'de idareye el koydu. (bkz. 12 Eylül Darbesi) Anarşi durdurularak, devlet yıkımdan kurtarıldı. Türkiye'ye huzur getirildi. Genelkurmaybaşkanı Kenan Evren, Konsey ve Devlet Başkanlığı vazifelerindeyken Danışma Meclisi, Anayasa hazırladı. Anayasa 7 Kasım 1982'de halk oylamasına sunularak, % 91.4 nispetle kabul edildi. 1982 Anayasasıyla beraber Kenan Evren'in Cumhurbaşkanlığı da milletçe kabul edildi. 1983'te seçimler yapılarak, demokrasiye tekrar geçildi. Seçimde Anavatan Partisi çoğunluğu kazanarak, Turgut Özal Başbakan oldu. 1987'de yapılan seçimleri de büyük çoğunlukla Anavatan Partisi kazandı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in görev süresinin dolmasından sonra 1989'da Turgut Özal meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı, başbakanlığa Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut'u atadı. 16 Haziran 1991'de yapılan kongrede Anavatan Partisi Genel Başkanlığına Mesut Yılmaz seçildi. Daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından yeni hükümeti kurmakla vazifelendirildi. Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı 20 Ekim 1991 seçimlerine kadar sürdü. 20 Ekim seçimlerinde hiçbir parti tek başına seçimleri kazanamadı. Demirel başkanlığında koalisyon hükümeti kuruldu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 1993'te vefatı üzerine bu makama DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel seçildi. Cumhurbaşkanı, 1993'te yapılan DYP Genel Başkanlığına seçilen Tansu Çiller'i yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Tansu Çiller, Demirel zamanındaki koalisyon hükümetine bazı bakanları değiştirerek devam etti...
Kaynak:Tarihiforum