Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük tarihte kurulan ilk Türk Cumhuriyeti olan Batı Trakya Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 109. yılında bir kutlama mesajı yayınladı.
Genel Başkan Hasan Küçük; “31 Ağustos 1913’te kurulan tarihteki ilk Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 109. yılında, Batı Trakya Türk Cumhuriyetinin kurucularının torunları olarak bu onur ve gururu yaşıyoruz. Bugün azınlık olarak yer aldığımız o topraklarda 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile emanet edildiğimiz Yunanistan’da, Yunanistan’ın uyguladığı tüm baskılara, göçe zorlama ve asimilasyon politikalarına rağmen, anavatanın gücü, desteği ve kendi inanç ve değerlerimiz ile Müslüman Türk Azınlık olarak Batı Trakya’da yaşamaya devam etmekteyiz dedi.
Devamında “Tarihte kurulan ilk Türk Cumhuriyeti olan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, 31 Ağustos 1913’te Meriç ve Karasu nehirleri arasında kalan bugünkü Gümülcine, İskeçe ve Dedeağaç illerini kapsayan Batı Trakya ile kuzeyde bugünkü güney Bulgaristan’daki Kırcaali, batıda Paşmaklı ve doğuda Ortaköy’den Yunanistan sınırına kadar olan bölgeyi içine alacak şekilde kurulmuştur. Devletin kendi ordusu, bayrağı, pulu olmuş ve pasaport uygulamasına geçilmiştir. Bayrağı siyah, yeşil ve beyaz renkler üzerinde hilal ve 3 yıldızdan oluşur.
Batı Trakya bölgesi henüz kendisine ait olmayan Yunanistan’ın da desteğiyle kurulan devletin ömrü 56 gün sürmüş, devlete son verildikten sonra, Osmanlı Devletiyle Bulgaristan arasında 29 Ekim 1913’te imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla Batı Trakya Bulgaristan’a bırakılırken, Yunan Devleti Batı Trakya Türklerine Karşı Olan Sorumluluklarını 14 Kasım 1913’te Osmanlı Devletiyle imzaladığı Atina Antlaşmasıyla taahhüt altına almıştır. Böylece, Yunanistan’da yaşayan Batı Trakya Türkleri Yunan vatandaşlarıyla sosyal, kültürel, ekonomik ve dini özgürlükler açısından eşit statüye sahip olmuştur. Atina Antlaşmasıyla taahhüt altına alınan haklarımızın devamında Lozan Antlaşması ile Batı Trakya’da yaşayan Batı Trakya Türk azınlığın azınlık hakları bakımından bir kez daha güvence altına alındığını görmekteyiz.
Batı Trakya’daki bugünkü Türk ve Müslüman kimliğimiz inkar edilemez bir gerçektir. Yunanistan Atina Antlaşması ve Lozan Antlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. İnkara dayalı politikaların da başarılı olmasını beklemek akılla izah edilir bir yöntem olmaktan uzaktır.
Mazisi şanlı zaferlerle dolu Türk milletinin sabrının test edildiği bugünlerde Batı Trakya Türklerinin hak gaspları gündeme gelmekle beraber kendini bilmez yöneticilerin acımasızca ırkçı duygularla yaklaştıkları azınlık insanının sabrı da test edilmektedir. Yasal düzenlemelerle topluma ayar verilmeye çalışılması, müftülük makamının gaspı, vakıfların talanı ile birlikte ile birlikte dini alana müdahale ile ilgili düzenlemelerle yok sayılmaya çalışılan Dini özerklik bu toplumun, azınlığımızın vazgeçilmezleridir
Yunanlı yöneticilerin; art niyetli ve çözümden uzak duran devlet politikaları ile, sürdürülebilir olmaktan uzak, azınlığı yok etmeyi hedefleyen anlayış ve toplumsal gerçeklik ile örtüşmeyen dayatmalarla bir yere varılamayacağını görmeleri gerekmektedir. İyi komşuluk ilişkileri yanında garantör sıfatı olan ülkelerin bölge barışına katkı sunmalarının yolu açık olup gereği de yapılmalıdır. Türk-Yunan ilişkilerini gererek bölgede yaratılan atmosferin sorumluları bilmelidir ki, bu coğrafyada beraber yaşamak zorunda olan tarafların gireceği düşmanca bir mücadelede tüm bölgenin zararlı çıkacağıdır. Diplomasi kanallarını tıkayanlar, diyalog yerine oldu-bitti ile hareket edenlerin ellerine geçebilecek herhangi somut bir kazanım olmayacaktır.
109 yıl önce tarihte kurulan ilk Türk Cumhuriyeti’ni kurmanın onurunu yaşayanların torunları bizler, bugün de Batı Trakya Türk Azınlığı mensubu bireyler olarak uluslararası güvence ile garantör ülkelerin tescil ettiği legal, haklı ve insan hakları çerçevesindeki mücadelemizin devam edeceğini, kamuoyunun bilgisine sunarız” dedi.
Kaynak:bttdd.org.tr
Genel Başkan Hasan Küçük; “31 Ağustos 1913’te kurulan tarihteki ilk Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 109. yılında, Batı Trakya Türk Cumhuriyetinin kurucularının torunları olarak bu onur ve gururu yaşıyoruz. Bugün azınlık olarak yer aldığımız o topraklarda 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile emanet edildiğimiz Yunanistan’da, Yunanistan’ın uyguladığı tüm baskılara, göçe zorlama ve asimilasyon politikalarına rağmen, anavatanın gücü, desteği ve kendi inanç ve değerlerimiz ile Müslüman Türk Azınlık olarak Batı Trakya’da yaşamaya devam etmekteyiz dedi.
Devamında “Tarihte kurulan ilk Türk Cumhuriyeti olan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, 31 Ağustos 1913’te Meriç ve Karasu nehirleri arasında kalan bugünkü Gümülcine, İskeçe ve Dedeağaç illerini kapsayan Batı Trakya ile kuzeyde bugünkü güney Bulgaristan’daki Kırcaali, batıda Paşmaklı ve doğuda Ortaköy’den Yunanistan sınırına kadar olan bölgeyi içine alacak şekilde kurulmuştur. Devletin kendi ordusu, bayrağı, pulu olmuş ve pasaport uygulamasına geçilmiştir. Bayrağı siyah, yeşil ve beyaz renkler üzerinde hilal ve 3 yıldızdan oluşur.
Batı Trakya bölgesi henüz kendisine ait olmayan Yunanistan’ın da desteğiyle kurulan devletin ömrü 56 gün sürmüş, devlete son verildikten sonra, Osmanlı Devletiyle Bulgaristan arasında 29 Ekim 1913’te imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla Batı Trakya Bulgaristan’a bırakılırken, Yunan Devleti Batı Trakya Türklerine Karşı Olan Sorumluluklarını 14 Kasım 1913’te Osmanlı Devletiyle imzaladığı Atina Antlaşmasıyla taahhüt altına almıştır. Böylece, Yunanistan’da yaşayan Batı Trakya Türkleri Yunan vatandaşlarıyla sosyal, kültürel, ekonomik ve dini özgürlükler açısından eşit statüye sahip olmuştur. Atina Antlaşmasıyla taahhüt altına alınan haklarımızın devamında Lozan Antlaşması ile Batı Trakya’da yaşayan Batı Trakya Türk azınlığın azınlık hakları bakımından bir kez daha güvence altına alındığını görmekteyiz.
Batı Trakya’daki bugünkü Türk ve Müslüman kimliğimiz inkar edilemez bir gerçektir. Yunanistan Atina Antlaşması ve Lozan Antlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. İnkara dayalı politikaların da başarılı olmasını beklemek akılla izah edilir bir yöntem olmaktan uzaktır.
Mazisi şanlı zaferlerle dolu Türk milletinin sabrının test edildiği bugünlerde Batı Trakya Türklerinin hak gaspları gündeme gelmekle beraber kendini bilmez yöneticilerin acımasızca ırkçı duygularla yaklaştıkları azınlık insanının sabrı da test edilmektedir. Yasal düzenlemelerle topluma ayar verilmeye çalışılması, müftülük makamının gaspı, vakıfların talanı ile birlikte ile birlikte dini alana müdahale ile ilgili düzenlemelerle yok sayılmaya çalışılan Dini özerklik bu toplumun, azınlığımızın vazgeçilmezleridir
Yunanlı yöneticilerin; art niyetli ve çözümden uzak duran devlet politikaları ile, sürdürülebilir olmaktan uzak, azınlığı yok etmeyi hedefleyen anlayış ve toplumsal gerçeklik ile örtüşmeyen dayatmalarla bir yere varılamayacağını görmeleri gerekmektedir. İyi komşuluk ilişkileri yanında garantör sıfatı olan ülkelerin bölge barışına katkı sunmalarının yolu açık olup gereği de yapılmalıdır. Türk-Yunan ilişkilerini gererek bölgede yaratılan atmosferin sorumluları bilmelidir ki, bu coğrafyada beraber yaşamak zorunda olan tarafların gireceği düşmanca bir mücadelede tüm bölgenin zararlı çıkacağıdır. Diplomasi kanallarını tıkayanlar, diyalog yerine oldu-bitti ile hareket edenlerin ellerine geçebilecek herhangi somut bir kazanım olmayacaktır.
109 yıl önce tarihte kurulan ilk Türk Cumhuriyeti’ni kurmanın onurunu yaşayanların torunları bizler, bugün de Batı Trakya Türk Azınlığı mensubu bireyler olarak uluslararası güvence ile garantör ülkelerin tescil ettiği legal, haklı ve insan hakları çerçevesindeki mücadelemizin devam edeceğini, kamuoyunun bilgisine sunarız” dedi.
Kaynak:bttdd.org.tr