Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Felak ve Nas Suresi Okunuşu - Felak Nas Suresi Türkçe Anlamı, ve Faziletleri

Daraltma
X
Daraltma
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • Felak ve Nas Suresi Okunuşu - Felak Nas Suresi Türkçe Anlamı, ve Faziletleri

    Kur'an-ı Kerim'in en kısa ve en faziletli surelerindendir. Her iki sure de Medine döneminde nazil olmuştur. Felak Suresi 5 ayetten oluşurken, adını birinci ayetten almıştır. Nas Suresi ise 6 ayettir ve adını her ayetin sonunda yer alan ''nas'' kelimesinden almıştır. Felak ve Nas Sureleri, günümüzde türlü tehlikeden, kazadan, beladan korunmak için de okunmaktadır. Özellikle sabah ve akşam vakitlerinde sıkça okunur. Felak ve Nas Suresi okunuşu, anlamı, meali, tecvitli dinle, faziletleri ve tefsiri için ayrıntıları inceleyiniz.

    Nas Suresi Arapça Okunuşu

    Bismillahirrahmânirrahîm.

    Kul e'ûzü birabbinnâs

    Melikinnâs

    İlâhinnâs

    Min şerrilvesvâsilhannâs

    Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi

    Minelcinneti vennâs

    Nas Suresi Türkçe Anlamı

    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,

    İnsanların hükümdarına,

    İnsanların ilahına,

    O sinsi vesvesecinin şerrinden.

    O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar.

    Gerek cinlerden, gerek insanlardan.

    Felak Suresi Arapça Okunuşu

    Bismillahirrahmânirrahîm.

    Kul e'ûzü birabbil felak

    Min şerri mâ halak

    Ve min şerri ğasikın izâ vekab

    Ve min şerrinneffâsâti fil'ukad

    Ve min şerri hâsidin izâ hased

    Felak Suresi Türkçe Anlamı

    Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.

    De ki: "Sığınırım o sabahın Rabbine,

    Yarattığı şeylerin şerrinden,

    Karanlığı çöküp bastırdığında bir gecenin şerrinden,

    o düğümlere üfleyen üfürükçülerin şerrinden

    ve kıskançlık gösterdiğinde bir kıskancın şerrinden!"

    Nas Felak Suresi Anlamı Ve Önemi

    Surelere ismini veren "nas" ve "felak" kelimeleri, bu surelerin derinliğini görebilmek adına anlam yönünden incelenmelidir. Nas kelimesi "insanlar" anlamına gelip insanın başına gelebilecek tüm kötülüklerden korunmak üzere okunan bir suredir. Felak ise "sabah aydınlığı" anlamına gelip okuyan kişinin sabahın aydınlığına, ferahlığına erişmesini sağlar. Bu nedenle özellikle gece yatmadan Felak ve Nas surelerini okumak tüm kötülüklerden, vesveseden, şeytanın ve cinlerin şerrinden koruyarak kişiyi sabaha ulaştırır.

    Nas Ve Felak Suresi Kaç Ayet?

    Allah'a sığınmak için okunan bu iki sure her zaman bir arada okunmaktadır. Bu sebeple bu sureler "iki sure" anlamına gelen "muavvizeteyn" kelimesiyle ifade edilir. Felak Suresi 5, onun devamı olarak indirilen Nas Suresi ise 6 ayettir. İki sure de Kur'an-ı Kerim'in son sayfasındadır ve surelerin ikisi de 30. Cüzün içerisinde yer alır. Muavvizeteyn, dinimizde lanetlenen büyü ve sihir işleriyle uğraşan günahkarlardan, onların yaptığı tehlikeli işlerden Allah'a sığınmak üzere okunur.

    Nas Felak Suresi Ne Zaman Ve Nerede İndirildi?

    Nas Suresi, iniş sırasına göre yirmi birinci sure olup Mushaf'taki sıralamada yüz on dördüncü ve son suredir. Felak Suresi ise Mushaf'taki sıralamada yüz on üçüncü, iniş sırasına göre yirminci suredir. Nas Suresi'nin Felak Suresi'nden sonra Mekke'de indirildiği bilinir. Felak Suresi'nin ise Medine'de indirildiğine dair rivayetler vardır ancak üslup ve içerik bakımından Mekkî surelere benzediği için bu surenin de Mekke'de indirildiği kabul edilir.

    Felak Nas Suresi Abdestsiz Okunur Mu?

    Felak ve Nas sureleri, ezbere okunuyorsa abdestsiz olarak okunmasında bir sakınca yoktur. Ancak Kur'an-ı Kerim'e dokunarak okunacaksa mutlaka abdest alınmalıdır. Alimler, gece yatmadan önce namaz abdesti alarak Felak ve Nas surelerini okumanın daha etkili ve faziletli olduğunu açıklamaktadır. Böylece kişi gece boyunca korku, kaygı, panik, vesvese gibi hallerden korunacaktır. Kişiyi görünen ve görünmeyen tüm tehlikelerden koruyan bu sureler, yalnızca şeytandan korunmak için değil, tıpkı İnşirah Suresi gibi gönlü ferahlatmak üzere de okunabilir.

    Felak Suresi Konusu Nedir?

    Felak Suresi, Kur'an-ı Kerim'in yüz on üçüncü suresidir. Tıpkı diğer surelerde olduğu gibi bu surede de çok mühim bilgiler yer almaktadır. Temel olarak, bazı kötülükler karşısında Allah'a (C.C) sığınılması öğütlenmiştir. Bu nedenle de türlü kötülüklerden korunmak için günümüzde bu sure sıkça okunmaktadır. Felak ve Nas Surelerinin birlikte okunması da tavsiye öğütlenmiştir.

    Nas Suresi Konusu Nedir?

    Kur'an-ı Kerim'in yüz on dördüncü ve en son sırada yer alan suresidir. Aynı zamanda en kısa sureler arasında yer almaktadır. Günümüzde en çok okunan surelerden birisi olarak da dikkat çekmektedir. Surede temel olarak, sinsice kötülüğe sürükleyen cinlerin ve insanların şerrinden Allah'a (C.C) sığınılması belirtilmiştir.

    Nas Felak Suresi Okumanın Faziletleri

    Bu iki sure de okuyan kişiyi kötülükten, şirkten, gönül karalığından korur ve okuyanın Allah'a sığınmasını sağlar. Felak ve Nas sureleri, Yahudiler tarafından Resulullah'a (s.a.v.) yapılan büyünün bozulması için indirilmiştir. Peygamberimiz, muavizeteyn sayesinde büyüden ve büyünün sebep olduğu hastalıktan kurtulmuştur. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) sahâbeden Ukbe b. Âmir'e "Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi: Kul eûzü bi-rabbi'l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs" (Müslim, "Müsâfirîn", 264) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu surelerin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve sık sık okunmasını tavsiye etmiştir.

    Hadis kaynaklarında yer alan bilgilere göre, her iki surenin faziletleri ile ilgili çok sayıda bilgi yer almıştır. Felak ve Nas surelerinin birlikte okunması tavsiye edilmektedir. Faziletlerinin çok büyük olması nedeniyle günümüzde de en çok okunan sureler arasında yer almaktadır. Bazı kaynaklarda yer alan bilgilere göre Felak ve Nas Suresi fazileti şöyle;


    Sûrenin faziletine dair Hz. Âişe'den rivayet edilen bir hadise göre Resûl-i Ekrem rahatsızlık ânında ve gece yatağına gireceği sırada İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okuyup avuçlarına üfler ve elleriyle bütün vücudunu sıvazlardı (Buhârî, "Feżâʾilü'l-Ḳurʾân", 14; Ebû Dâvûd, "Edeb", 98; Tirmizî, "Daʿavât", 21). Ukbe b. Âmir'den gelen bir rivayette de Hz. Peygamber'in kendisine şöyle dediği belirtilmiştir: "Ey Ukbe! Sen 'Kul eûzü bi-rabbi'l-felak' sûresini oku; zira Allah'a bu sûreden daha sevimli gelen ve daha beliğ olan hiçbir sûre okuyamazsın; mümkün oldukça onu oku" (Müsned, IV, 149, 155: sûrenin fazileti hakkındaki diğer rivayetler için bk. İbn Kesîr, VIII, 550-553; Süyûtî, ed-Dürrü'l-mens̱ûr, VIII, 684-688; Şevkânî, V, 518-519). Bazı tefsirlerde yer alan (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 657; Beyzâvî, II, 629) ve muavvizeteyni okuyan kimsenin sanki Allah'ın indirdiği bütün kitapları okumuş gibi olacağını ifade eden hadisin mevzû olduğu kabul edilmiştir (İbnü'l-Cevzî, el-Mevżûʿât, I, 239-241; Zerkeşî, I, 432).

    Nâs sûresinin faziletine dair birçok rivayet nakledilmiştir. Genellikle İhlâs ve Felak sûrelerinin de yer aldığı rivayetlerde Muavvizât'ın Kur'an'ın üçte birine denk gelen fazileti, şifa verici ve koruyucu özellikleri, yatmadan önce ve her namazdan sonra okunmasının gereği vurgulanmaktadır. Hz. Âişe'den nakledilen bir hadise göre Resûlullah rahatsızlık zamanında ve gece yatağa gireceği sırada İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini üç defa okuyup avuçlarına üfler ve elleriyle bütün vücudunu sıvazlardı (Buhârî, "Feżâʾilü'l-Ḳurʾân", 14; Ebû Dâvûd, "Edeb", 98; sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. Şevkânî, V, 518-519; İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, s. 414-437).

    Felak Suresi Diyanet Tefsiri

    "Sabah" diye çevirdiğimiz felak kelimesi "yarmak" anlamındaki felk (فلق)masdarından isimdir. Yarma ve çatlatma neticesinde meydana gelen şeyin sıfatı olarak kullanılmaktadır. Yaygın yoruma göre burada Allah'ın gece karanlığını yarması neticesinde meydana gelen sabah aydınlığını ifade eder. Ancak, bir sonraki âyetle bağlantısı dikkate alındığında kelimenin, "yokluktan yarılıp çıkan mahlûkat" şeklinde özetleyebileceğimiz daha genel bir anlam içerdiğini kabul etmek gerekir. Buna göre felak kelimesi kâinatın yokluk alanından belki bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade eder. Bu cümleden olmak üzere arzdan kaynayan pınarlar, bulutlardan boşalan yağmurlar, tohumlardan filiz veren bitkiler, rahimlerden çıkan yavrular gibi Allah'ın kudretiyle bir asıldan, bir kaynaktan ayrılıp çıkan bütün mahlûkat felak kelimesinin kapsamına girer. Ayrıca –Muhammed Esed'in de belirttiği gibi (III, 1324)– felak kelimesinin, "bir belirsizlikten (dönem) sonra hakikatin ortaya çıkışı" şeklindeki tanımı (Tâcü'l-arûs, "flk" md.) dikkate alındığında "sabahın rabbi" deyimiyle "Allah'ın, hakikatin her şekildeki idrakinin kaynağı olduğuna ve bir kimsenin O'na sığınmasının, 'hakikatin ardından koşmak' ile eş anlamlı olduğuna" işaret edildiği de düşünülebilir. Eski tefsirlerde felak kelimesine, "cehennemin ismi, cehennemde bir zindanın veya bitkinin ya da kuyunun ismi" gibi –bize göre isabetli olmayan– başka yorumlar da getirilmiştir (meselâ bk. Taberî, XXX, 349-351; Şevkânî, V, 616-617).

    Nas Suresi Diyanet Tefsiri

    Allah Teâlâ insanları yaratıp maddî ve mânevî nimetleriyle hem bedenen hem de ruhen beslediği, yetiştirdiği, eğittiği için kendi zâtını rab ismiyle anmıştır. Râgıb el-İsfahânî, "mâlik ve hâkim" diye çevirdiğimiz 2. âyetteki melik kelimesini özetle şöyle açıklar: Melik, emir ve yasaklarla insan topluluğunu yöneten kişidir. Bu kelime özellikle akıllı varlıkları yöneten için kullanılır; meselâ "insanların meliki" denir, "eşyanın meliki" denmez (Müfredâtü'l-Kur'ân, "mlk" md.). Yönetilen bütün insanlar olunca kanunlarıyla, buyruk ve yasaklarıyla onların yöneticisi, mâlik ve hâkimi de Allah'tan başkası değildir. "Mâbud" diye çevirdiğimiz ilâhtan maksat da sadece kendisi ibadete lâyık olan Allah'tır (ilâh hakkında bilgi için bk. Kur'an Yolu, Bakara 2/163). Allah Teâlâ bütün mahlûkatın rabbi olduğu halde burada üç âyette de, "insanlar"ın tekrarlanarak vurgulanması, onların mahlûkatın en üstünü ve en şereflisi olduğuna işarettir. Ayrıca dünyada insanları yöneten hükümdarlar, krallar ve bunları tanrı sayıp tapan kavimler geçmişte görülmüştür, bugün de farklı boyut ve tezahürlerde görülebilmektedir. Bu sebeple sûrede insanların rablerinin de, hükümdarlarının da, ilâhlarının da sadece Allah olduğuna ve yalnızca O'na sığınmak, O'na tapmak, O'nun hükümranlığını tanımak gerektiğine dikkat çekilmiştir.

    "Şeytan" diye çevirdiğimiz vesvâs kelimesi, vesveseden türemiş, aşırılık ifade eden bir sıfat olup "çokça vesvese veren" demektir. Vesvese "şüphe, tereddüt, kuruntu, gizli söz, kişinin içinden geçen düşünce" demektir; terim olarak, "zihinde irade dışı beliren ve kişiyi kötü ya da faydasız bir düşünce ve davranışa sürükleyen kaynağı belirsiz fikir, şüphe ve kuruntu" anlamına gelir. Bir kimseye böyle bir düşünceyi telkin etmeye de "vesvese vermek" denir. Vesvese genel olarak insanı kötü, din ve ahlâk dışı davranışlara yönelten bir iç itilme olarak hissedilir. Bu anlamdaki vesvesenin kaynağı şeytandır. Nitekim birçok âyette şeytanın insana vesvese verdiği ifade edilmiştir (meselâ bk. A'râf 7/20; Tâhâ 20/120). Kötülük sembolü olan şeytan, gerçek bir varlığa sahip olmakla birlikte onun insan üzerindeki etkisini psikolojik yolla gerçekleştirdiği düşünülmektedir (geniş bilgi için bk. Hayati Hökelekli, "Vesvese", İFAV Ans., IV, 458). Vesvesenin bir diğer kaynağı ise kişinin nefsidir; Kaf sûresinin 16. âyeti de bunu ifade etmektedir.

    Vesvâs kelimesi hem insanlara vesvese veren görünmez şeytanı hem de insanları yoldan çıkarmak ve onlara kötülük yaptırmak için gizlice tuzak kuran insan şeytanlarını, şeytan karakterli insanları ifade eder. "Sinsi" diye tercüme ettiğimiz hannâs kelimesi ise "gizli hareket eden ve geride kalmayı âdet haline getiren" anlamında bir sıfattır.

    Sûrede cin ve insan şerrinden Allah'a sığınmayı isteyen buyruk, bizce belirsiz bir kaynaktan veya içimizden gelen arzu, duygu ve düşünceler karşısında uyanık olmayı, bunları akıl, vicdan ve dinî değerler süzgecinden geçirmeyi de içermektedir.

    Son âyet-i kerîmeden de anlaşıldığı üzere insanları aldatmaya ve doğru yoldan saptırmaya çalışan iki tür şeytan vardır: Birincisi cin şeytanlarıdır ki bunlar insanların içine vesvese düşürerek onları yanlış yola sürüklemek isterler. Her insanın, kendisini kötülüklere sürüklemeye, kötü işleri onun gözünde güzel göstermeye çalışan bir şeytanı vardır. Nitekim Hz. Peygamber, her insanın kendine ait bir cini (şeytanı) bulunduğunu bildirmiştir (Dârimî, "Rikak", 25; Müsned, I, 385). Başka bir hadiste de "Şeytan âdemoğlunun kan damarlarında dolaşır" buyurulur (bk. Buhârî, "Ahkâm", 21). İnsanları doğru yoldan saptıran diğer şeytan ise insan şeytanlarıdır. Bunlar, gerçeklik ve değer ölçülerini kaybetmiş, kendilerini nefsânî haz ve arzuların akıntısına kaptırmış, bu mânada şeytanın esiri olmuş, temiz fıtratını kirletmiş, görünmeyen şeytanlar gibi kötülük ve sapkınlık davetçisi olmuş insanlardır.
    Her elini sıkanla dost, her canını sıkanla düşman olma

    BatiTrakyaninSesi Forumu
    www.batitrakyaninsesi.net
Çalışıyor...
X