Bugün tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, tüm hayatı olumsuz yönleriyle etkilemeye devam ediyor. Alınan önlemler, tanı ve tedavi yöntemleri ile virüsle mücadele ediliyor. İnsanoğlunun tarih boyunca birçok salgın hastalıkla mücadele ettiği biliniyor. Peki, İslam toplumunda salgın hastalıklarla yaşandı mı ve bunlarla nasıl baş edildi? 687 yılında Basra’da meydana gelen Carif salgınında üç günde 70 bin kişinin öldüğü söyleniyor. 639 yılında meydana gelen Amvas veba salgınında ise 20 binden fazla insanın öldüğü biliniyor. Farklı dönemlerde sayısız salgın atlatan İslam toplumu, bunların önüne günümüzde de uygulanmakta olan karantina geçti. Ayrıca, Hz. Peygamber’in bir yerde veba salgınının çıkması halinde oraya girilmemesini, oradakilerin de oradan ayrılmamalarını tavsiye ettiği bilinmekte. (Buhârî, “Tıb”, 30).
Salgın hastalıklar insanlık tarihini etkileyen önemli gelişmelerin başında geliyor. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan salgın hastalıklar, ülkelerin gelişmişlik düzeyini de etkileyerek hayatı tüm yönleriyle olumsuz etkiliyor. Günümüzde Çin’de başlayarak tüm dünyaya yayılan koronavirüs, insanoğlunun karşı karşıya kaldığı yeni bir salgın hastalık.
Bugün, bütün ülkeler koronavirüsle nasıl mücadele edecekleri konusunda çalışmalarını hızlandırmış durumda. Peki, İslam toplumunda salgın hastalıklarla yaşandı mı ve bunlarla nasıl baş edildi? İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Adnan Dermican, Derin Tarih dergisinde kaleme aldığı yazısında geçmişte meydana gelen birçok salgından söz ediliyor. Onlardan bazıları ise şöyle:
627 yılında ‘şireveyh' adı verilen bir salgın Sasanilerin başkenti Medain’de görüldü.
20 binden fazla insan öldü
639 yılında meydana gelen Amvas veba salgını Suriye bölgesindeki Müslümanların faaliyetlerini ciddi anlamda etkiledi. 20 binden fazla insanın öldüğü salgında Ebu Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel gibi ashabın ileri gelenlerinden vefat edenler de oldu. Aynı yıl etkili bir kıtlık da yaşandı.
İslam toplumunda salgın hastalıklarla nasıl baş edildi
İslam toplumunda salgın hastalıklarla nasıl baş edildi
Bugün tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, tüm hayatı olumsuz yönleriyle etkilemeye devam ediyor. Alınan önlemler, tanı ve tedavi yöntemleri ile virüsle mücadele ediliyor. İnsanoğlunun tarih boyunca birçok salgın hastalıkla mücadele ettiği biliniyor. Peki, İslam toplumunda salgın hastalıklarla yaşandı mı ve bunlarla nasıl baş edildi?
Beğendim
670 yılında Kufe’de bir salgın meydana geldi. Muğire b. Şu’be bu taundan etkilenmemek için Kufe’den ayrıldı. Salgının etkisi geçtikten sonra döndüyse de hastalık kendisine bulaştı ve bundan dolayı vefat etti.
70 bin kişinin öldüğü söyleniyor
685 yılında Mısır’da ortaya çıkan salgın çok sayıda insanın ölümüne sebep oldu. Bundan iki yıl sonra, Abdullah b. Zübeyr’in hilafeti döneminde 687 yılında Basra’da oldukça etkili bir salgın daha ortaya çıktı. Birçok insanın ölümüne sebep olduğu için sel sularının önüne geleni sürüklemesine benzetilerek Carif Taunu diye anılır. Bu salgından dolayı üç günde 70 bin kişinin öldüğü söyleniyor. Yine bu salgında Enes b. Malik’in Basra’da ikamet eden çocuklarından ve torunlarından 80 kişinin hayatını kaybettiği anlatılır.
İlk önce genç kızlarda görüldü
698 yılında Şam bölgesinde ortaya çıkan salgının tesiri kuvvetli olmuş, neredeyse bütün ahalinin ölüp gitmesine yol açmıştı. 706 yılında ortaya çıkan Feteyat salgını Basra, Vasıt ve Şam’da etkili oldu. Feteyat denmesinin sebebi, ilk önce genç kızlarda ve kadınlarda görülmesiydi.
725 ve 733 yıllarında Şam’da şiddetli salgınlar yaşandı. 734 yılında ise Şam ve Irak bölgelerinde, özellikle Irak’ın Vasıt şehrinde etkili olan bir salgın görüldü. 735 yılında tabiin müfessirlerinden Katâde b. Diâme el-Vâsıtî salgın sebebiyle Vasıt’ta öldü. Etkisi azalsa da bu salgının birkaç yıl sürdüğü anlaşılmakta.
Emevi halifesi III. Yezid b. Velid’in 744 yılında kendisine isabet eden salgın sebebiyle vefat ettiği söyleniyor. Yine bu dönemde Harici liderlerinden Said b. Behdel’in salgından hayatını kaybettiği, bunun üzerine onun yerine Haricilerin başına son Emevi Halifesi II. Mervan döneminde isyan ederek yönetimi epey meşgul eden Dahhak b. Kays eş-Şeybani’nin geçtiği anlatılıyor. III. Yezid ile Said’in ayrı zamanlarda ve yerlerde öldüklerinden hareketle bu salgının geniş bir bölgede etkili olduğu anlaşılmakta.
Her gün bin kişi hayatını kaybetti
749 yılında Basra ve çevresinde etkili olan bir salgınının üç ay sürdüğü ve bu sürede her gün yaklaşık bin kişinin hayatını kaybettiği anlatılır. 911 yılında Faris bölgesinde meydana gelen salgında ise 7 bin kişi vefat etti.
Evcil ve vahşi hayvanlar arasında da ölümler yaşandı
977 yılında Bağdat’ta birçok doğal afetin meydana geldiği anlatılır. Yangın, depremler, Dicle Nehri’nin taşması gibi felaketlerin yanında salgın da zikredilir. 1085 yılında Irak, Hicaz ve Şam bölgelerinde salgın hastalıkların ve salgının arttığı nakledilir. İnsanların yanı sıra evcil ve vahşi hayvanlar arasında da ciddi ölümler meydana gelmiş. Bundan başka 1258 yılında Bağdat’ta etkili olan salgın hastalıklar sebebiyle birçok kişinin vefat ettiği biliniyor.
Mısır’da görülen salgında da günde bin kişinin öldüğü söyleniyor
1341 yılında meydana gelen salgın dönemin ünlü âlimlerinden Ebü’l-Haccac el-Mizzî Dımaşk’ta vefat etmiş, cenazesi İbn Teymiyye’nin mezarının yakınına defnedilmiştir. 1348 yılında geniş bir bölgede etkili olan taun sebebiyle Şam’da bir günde 300’den fazla kişinin vefat ettiği anlatılır. Bu dönemde meydan gelen kum fırtınası sebebiyle karanlığın çöktüğü ve bunun yarım saatten fazla sürdüğü, insanların bunun salgının sona ermesine vesile olmasını temenni ettikleri, ancak durumun daha da kötüleştiği anlatılır. Salgın sırasında şehrin hatibi Tacüddin Abdurrahim b. Celalüddin Muhammed el-Kazvini vefat etti. 1349 yılında salgının etkisi azaldı. 1363 yılında Mısır’da görülen salgında da günde bin kadar kişinin öldüğü kaydedilir. Bunlar arasında âlimler de vardı.
İslam toplumu salgın hastalıklarla nasıl baş edebildi?
İslam dünyasında ya da diğer bölgelerde etkili olan birçok salgın hastalık zaman zaman ortaya çıktı. Bunların yayılmasını engellemek için uygulanan en önemli yöntemlerden biri günümüzde de
uygulanmakta olan karantina oldu.
Hz. Peygamber’in bir yerde veba salgınının çıkması halinde oraya girilmemesini, oradakilerin de oradan ayrılmamalarını tavsiye ettiği
bilinmektedir. (Buhârî, “Tıb”, 30).
Hz. Ömer, Amvas vebasının etkili olduğu Şam bölgesine girdiğinde bu kurala uygun davranarak vebanın olduğu ordugâha girmedi.
Daha sonra Dımaşk şehrindeki salgını etkisiz hale getirmek için Hz. Ömer’in vali olarak görevlendirdiği Amr b. el-As, insanları gruplara ayırarak çevredeki dağlara yerleştirdi ve birbirleriyle temas kurmamalarını istedi. Böylece hastalığın bulaştığı grupta bulunanların hepsi öldü, diğerleri ise kurtuldu. Bir süre sonra şehre girip yerleşmelerine izin verdi.
Kaynak:yenisafak.com