*Azınlıkla ilgili farklı görüşler olmakla beraber “azınlık; bir devlette yerleşmiş bulunan ve nüfusu ayrı bir ırk ya da dinden oluşan toplumsal grup” (Pazarcı H., Uluslararası Hukuk Dersleri, Kitap II, Turhan Kitabevi, Ankara 1993, sh. 163.) olarak tanımlanabilir. Fakat Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Balkanlardaki (Bulgaristan, Makedonya, Romanya, Arnavutluk gibi) diğer azınlıklardan çok farklı bir statüye sahiptir. Yunanistan ile Türkiye arasında, Lozan Antlaşması’na ek olarak imzalanan VI. No.lu “Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol”a göre, Türk topraklarına yerleşmiş Rum Ortodoks dinine mensup Türk uyruklularla, Yunan topraklarına yerleşmiş Müslüman dinine mensup Yunan uyrukluların zorunlu mübadelesine gidilmiş, ancak bu protokolün 2. maddesiyle İstanbul’da oturan Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar muaf tutulmuştur.
Batı Trakya’daki dinî hayat çeşitli antlaşmalar ve iç hukuk düzenlemeleriyle biçimlendirilmekte ve din unsuru hep ön planda tutulmaktadır. 1913 yılında Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanan Atina Antlaşması’nın 11. maddesine göre, Yunanistan’da bırakılan Müslüman-Türk halkının can ve mallarıyla namus, din, mezhep ve âdetlerine tam bir özen ve saygı gösterileceği ve bu halkın, Yunan asıllı olan Yunan uyrukluların taşıdıkları medeni ve siyasal hakların tümüne sahip olacakları ifade edilmektedir. Lozan’dan önceki uygulamalar 1913 Atina Antlaşması’na göre yapılmaktaydı. Yunanistan 1913 Atina Antlaşması’nı iç hukuk haline getirince 1920 tarih ve 2345 sayılı “İslam Cemaatları kanunu, müftülükler ve başmüftü seçimiyle İslam cemaatlerine ait varidat-ı evkafın sureti idaresine müteallik kanun” çıkarılmıştır ki, bu yasayla Müslüman Türk Azınlığına başmüftü ve müftülerini özgürce seçme ve dinî hayatlarını gereği gibi idame ettirme hakkı sağlanmıştır.
Ne yazık ki antlaşmalara ve yöneticilerin verdiği taahhütlere Yunanistan’ın uymadığı görülmektedir. Halkın seçtiği fakat antlaşmalara rağmen Yunan devletinin tanımadığı Gümülcine ve İskeçe’de iki müftü ile Yunan devletinin atadığı fakat halkın büyük bir kısmının kabul etmediği Evros, Gümülcine ve İskeçe’de olmak üzere üç müftü bulunmaktadır.
Batı Trakya’da 283 cami ve mescit, 12 tekke ve 305 Müslüman mezarlığı bulunmaktadır.
Siyasi platformda, 1923 yılından itibaren bir-iki iktidar hariç azınlığı temsil eden milletvekili hep olmuştur. 2008 yılı itibarıyla da biri Gümülcine, diğeri İskeçe’de olmak üzere iki Türk milletvekili, Müslüman Türk Azınlığını Yunan parlamentosunda temsil etmektedir.
1950’li yıllara kadar ziraatla uğraşan Müslüman azınlık ile Hristiyan çoğunluk arasında hemen hemen hiç fark yoktu. 50’li yıllardan sonra sosyal ve ekonomik alanda azınlık gerileme kaydetmektedir. En verimli dönemlerde gayrimenkulünü satıp Türkiye’ye yerleşenler ve tahsil için gidip dönmeyenler azınlığın gerilemesinde diğer ifadeyle ilerlememesinde önemli rol oynamışlardır. Geriye kalanların büyük bir kısmı ekonomik ve sosyal açıdan en düşük tabakayı oluşturan kesimdi. Bunun yanı sıra tabii ki azınlık, en büyük yarayı uygulanan ayrımcı politikadan almıştır.
O dönemde Batı Trakya’daki Müslüman Türk Azınlığı cismen Hristiyanlarla iç içe olmasına karşın ruhen ayrı yaşamaktaydı. En çok karşılaştıkları alan, alış-veriş ve iş ortamlarıydı. Bu durum uzun yıllar sürdü. Günlük yaşantıda sosyal ilişkiler “iyi” olmasına rağmen hep bir çekimserlik hakimdi.
1992 yılından itibaren iki devlet arasındaki buzların erimesi halka da olumlu yansıdı ve çekimserlik, şüphecilik, tedirginlik yerini iyimserliğe, hüsnüzana bıraktı. Aslında halk arasında çözümlenemez sorunlar hiç olmadı. Onlar, birbirlerinin yaşam biçimlerine, bayramlarına, örf ve âdetlerine saygı duymakta, komşuluk ve arkadaşlık bağlarını koparmamaktadırlar.
Batı Trakya’da eğitim seviyesi nüfus oranına göre çok düşük olmasına rağmen, son yıllarda yükselmiş ve azınlık neredeyse her sahada yüksek eğitim gören gençlere kavuşmuştur. Eğitimcisinden ilahiyatçısına, hukukçusundan doktoruna, mühendisinden muhasebecisine, psikoloğuna, sanatçısına kadar her branşta yetişen azınlık ferdi toplumuna hizmet sunmaktadır. Eğitimini Türkiye’de tamamlayanların yanı sıra Yunanistan veya diğer Avrupa ülkelerinde eğitim görüp mesleklerini bölgelerinde icra edenlerin sayısı da her gün artmaktadır.
2009-2010 eğitim öğretim yılı itibarıyla çift dilli eğitim yapılan 194 azınlık ilkokulu, biri Gümülcine, diğeri İskeçe’de olmak üzere iki ortaokul ve lise ile yine biri Gümülcine, diğeri ise İskeçe fiahin bölgesinde ortaöğretim düzeyinde iki medrese vardır.
Batı Trakya Türklerine ait, haftalık olarak yayımlanan yedi gazete ile aylık yayımlanan dört dergi ve Türkçe yayın yapan dört radyo ile etkinlikler yapıp çatıları altında toplandıkları ondan fazla dernekleri var. Bütün bunlar Türk kültürünü ve dilini canlı tutmak için önemli unsurlardır.
Din, dil, gelenek ve görenekler, toplumları ayakta tutan temel unsurlardandır. Balkanlarda yaşayan Türkler kendilerine ait olan bu değerleri muhafaza etmek, canlı tutmak ve dinî-kültürel geleneklerini yaşatmak için son yıllarda daha da bilinçli olarak hareket etmektedirler. Zira hepsi dillerinden, dinlerinden, diyanetlerinden, örf ve âdetlerinden uzaklaştıkça özlerinden koptuklarının farkındalar. Ve yine Müslüman-Türk nüfusuna karşı yapılan etkinlikler ve girişimlerin temelinde toplumları asimile etme arzusunun yattığının da idrakindeler. Bu da, asla dönüş için iyi bir fırsattır.
Batı Trakya’da pek çoğu Anadolu’daki âdetlere paralellik azeden düğün, sünnet, doğum, ölüm gibi önemli günlerde mevlit okutma geleneği, hatim cemiyetleri, hafızlık törenleri, vaazlar, özel kandil programları, ramazanlar, sahur davulları, iftar topları, teravih namazları, aşure etkinlikleri ve hıdırellez kutlamaları ile olabildiğince yoğun kültür birikimi yaşanmaktadır.
Önceki asırda olduğu gibi, özellikle son asırda Balkan Müslümanları çok derin yaralar almış, çok ciddi sorunlar yaşamıştır. Yaşanan bu haksızlıklar, hak edilmeyen şiddet, patlak veren çatışmalar, kıyılan canlar, İslam dünyasının uyanmasına, dirilmesine, sağduyulu olmasına, işbirliğine ve dayanışmaya zemin hazırlamıştır. Ülkeye göre farklılık arz eden sorunlar, dinin ve dilin asimile olması hususunda birleşmektedir. Bu da, Balkan Müslümanlarının ortak hareket etmesine, birleşmesine, sorunlara çözüm aramasına katkı sağlamıştır.
Bu birleşmeden dolayı, Balkanlarda bir hareketlilik, bir diriliş, bir canlılık hakimdir. Bölge temsilcilerinin sık sık bir araya gelmesi, sorunları masaya yatırıp ortak hareket etmeleri, İslam dininin evrenselliğinin, sevgi ve barış dini olduğunun geç de olsa anlaşılması Balkan coğrafyasında İslam’ın geleceğinin ümit vaad ettiğinin ispatıdır aslında. Bizler özellikle genç nesilden ümitliyiz.
“Birlikten kuvvet doğar”, sözü gereğince Balkan Müslümanları, içlerinde yaşadıkları sorunları konuşarak, tartışarak çözümleme yoluna gitmektedirler. Var olan en büyük sorunlardan biri şüphesiz dinden uzaklaşmak, dini tanımamak, dil hakimiyetini kaybetmek, kültür ve kimlik bilgisinden mahrum olmaktır.
Batı Trakya’da müftülük sorununun baş göstermesinin ardından Seçilmiş Gümülcine ve İskeçe müftüleriyle, Türkiye ve Arabistan’da yüksek dini tahsil görmüş din adamları tarafından Vaaz ve İrşad Heyeti (V.İ.H.) kurulur. Gümülcine ve İskeçe için ortak program uygulanır ve halka Kur’an kursları ve vaaz programları ile hizmet sunulur.
2008 yılı itibarıyla yeni bir yapılanmaya gidilir ve Gümülcine ile İskeçe birbirinden bağımsız olarak hizmet sunmaya devam eder. fiu an itibarıyla Gümülcine Müftülüğünde sekiz bayan ile on dört erkek Kur’an kursu hocası ve vaiz olarak halka hizmet sunmaktadır. Bunun yanı sıra seksene yakın Kur’an kursu ile Kur’an kursu hocaları ve din görevlileri köylerde ve şehir merkezlerinde çocuk ve yetişkinlere dinî alanda, kimliklerine sahip çıkma ve örf ve ananelerini muhafaza hususunda kurslar vermektedirler.
Müftülüğümüz özellikle Kur’an kursu hizmetleriyle gençlere dinî ve milli şuur aşılamayı, Balkan coğrafyasında parçalanmamak, bölünmemek için özlerinden kopmamaları gerektiğini öğretmeyi hedeflemektedir. Bayan vaaz kürsüleriyle özellikle genç annelerin bilinçlenmesi, daha sağlıklı, ahlaklı, kültürlü nesil yetiştirebilmek için eksikliklerinin giderilmesi arzulanmaktadır. Erkek kürsüleri ise cemaat bütünlüğü, birlik ve beraberlik için, paylaşmak ve yardımlaşmak için ayrı bir önem arz etmektedirler.
Özellikle manevi iklim üç aylarda bilhassa ramazan ayı, vaaz, mukabele, mevlit ve iftar geleneğiyle çok yoğun ve dolu dolu programlarla yaşanmakta ve yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Son dönemde yayınlanan bülten ile halka yazılı basınla da ulaşılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca yerel radyolarda din adamlarımız, basına ulaşamayan ya da basının kendisine ulaşamadığı kesime ulaşmaktadır.
Bizler Balkan coğrafyasında bir uyanma, dirilme, kaynaşma gözlemlemekte ve bundan büyük bir mutluluk duymaktayız. Arzumuz, Balkan Müslümanlarını bir araya getirecek ortak organizelerin, etkinliklerin gerçekleştirilmesi ve Anavatanımız Türkiye’nin geçmişte ve şimdi olduğu gibi her zaman yanımızda olması ve manevi desteğini esirgememesidir.
İbrahim fierif
Gümülcine S. Müftüsü
Batı Trakya’daki dinî hayat çeşitli antlaşmalar ve iç hukuk düzenlemeleriyle biçimlendirilmekte ve din unsuru hep ön planda tutulmaktadır. 1913 yılında Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanan Atina Antlaşması’nın 11. maddesine göre, Yunanistan’da bırakılan Müslüman-Türk halkının can ve mallarıyla namus, din, mezhep ve âdetlerine tam bir özen ve saygı gösterileceği ve bu halkın, Yunan asıllı olan Yunan uyrukluların taşıdıkları medeni ve siyasal hakların tümüne sahip olacakları ifade edilmektedir. Lozan’dan önceki uygulamalar 1913 Atina Antlaşması’na göre yapılmaktaydı. Yunanistan 1913 Atina Antlaşması’nı iç hukuk haline getirince 1920 tarih ve 2345 sayılı “İslam Cemaatları kanunu, müftülükler ve başmüftü seçimiyle İslam cemaatlerine ait varidat-ı evkafın sureti idaresine müteallik kanun” çıkarılmıştır ki, bu yasayla Müslüman Türk Azınlığına başmüftü ve müftülerini özgürce seçme ve dinî hayatlarını gereği gibi idame ettirme hakkı sağlanmıştır.
Ne yazık ki antlaşmalara ve yöneticilerin verdiği taahhütlere Yunanistan’ın uymadığı görülmektedir. Halkın seçtiği fakat antlaşmalara rağmen Yunan devletinin tanımadığı Gümülcine ve İskeçe’de iki müftü ile Yunan devletinin atadığı fakat halkın büyük bir kısmının kabul etmediği Evros, Gümülcine ve İskeçe’de olmak üzere üç müftü bulunmaktadır.
Batı Trakya’da 283 cami ve mescit, 12 tekke ve 305 Müslüman mezarlığı bulunmaktadır.
Siyasi platformda, 1923 yılından itibaren bir-iki iktidar hariç azınlığı temsil eden milletvekili hep olmuştur. 2008 yılı itibarıyla da biri Gümülcine, diğeri İskeçe’de olmak üzere iki Türk milletvekili, Müslüman Türk Azınlığını Yunan parlamentosunda temsil etmektedir.
1950’li yıllara kadar ziraatla uğraşan Müslüman azınlık ile Hristiyan çoğunluk arasında hemen hemen hiç fark yoktu. 50’li yıllardan sonra sosyal ve ekonomik alanda azınlık gerileme kaydetmektedir. En verimli dönemlerde gayrimenkulünü satıp Türkiye’ye yerleşenler ve tahsil için gidip dönmeyenler azınlığın gerilemesinde diğer ifadeyle ilerlememesinde önemli rol oynamışlardır. Geriye kalanların büyük bir kısmı ekonomik ve sosyal açıdan en düşük tabakayı oluşturan kesimdi. Bunun yanı sıra tabii ki azınlık, en büyük yarayı uygulanan ayrımcı politikadan almıştır.
O dönemde Batı Trakya’daki Müslüman Türk Azınlığı cismen Hristiyanlarla iç içe olmasına karşın ruhen ayrı yaşamaktaydı. En çok karşılaştıkları alan, alış-veriş ve iş ortamlarıydı. Bu durum uzun yıllar sürdü. Günlük yaşantıda sosyal ilişkiler “iyi” olmasına rağmen hep bir çekimserlik hakimdi.
1992 yılından itibaren iki devlet arasındaki buzların erimesi halka da olumlu yansıdı ve çekimserlik, şüphecilik, tedirginlik yerini iyimserliğe, hüsnüzana bıraktı. Aslında halk arasında çözümlenemez sorunlar hiç olmadı. Onlar, birbirlerinin yaşam biçimlerine, bayramlarına, örf ve âdetlerine saygı duymakta, komşuluk ve arkadaşlık bağlarını koparmamaktadırlar.
Batı Trakya’da eğitim seviyesi nüfus oranına göre çok düşük olmasına rağmen, son yıllarda yükselmiş ve azınlık neredeyse her sahada yüksek eğitim gören gençlere kavuşmuştur. Eğitimcisinden ilahiyatçısına, hukukçusundan doktoruna, mühendisinden muhasebecisine, psikoloğuna, sanatçısına kadar her branşta yetişen azınlık ferdi toplumuna hizmet sunmaktadır. Eğitimini Türkiye’de tamamlayanların yanı sıra Yunanistan veya diğer Avrupa ülkelerinde eğitim görüp mesleklerini bölgelerinde icra edenlerin sayısı da her gün artmaktadır.
2009-2010 eğitim öğretim yılı itibarıyla çift dilli eğitim yapılan 194 azınlık ilkokulu, biri Gümülcine, diğeri İskeçe’de olmak üzere iki ortaokul ve lise ile yine biri Gümülcine, diğeri ise İskeçe fiahin bölgesinde ortaöğretim düzeyinde iki medrese vardır.
Batı Trakya Türklerine ait, haftalık olarak yayımlanan yedi gazete ile aylık yayımlanan dört dergi ve Türkçe yayın yapan dört radyo ile etkinlikler yapıp çatıları altında toplandıkları ondan fazla dernekleri var. Bütün bunlar Türk kültürünü ve dilini canlı tutmak için önemli unsurlardır.
Din, dil, gelenek ve görenekler, toplumları ayakta tutan temel unsurlardandır. Balkanlarda yaşayan Türkler kendilerine ait olan bu değerleri muhafaza etmek, canlı tutmak ve dinî-kültürel geleneklerini yaşatmak için son yıllarda daha da bilinçli olarak hareket etmektedirler. Zira hepsi dillerinden, dinlerinden, diyanetlerinden, örf ve âdetlerinden uzaklaştıkça özlerinden koptuklarının farkındalar. Ve yine Müslüman-Türk nüfusuna karşı yapılan etkinlikler ve girişimlerin temelinde toplumları asimile etme arzusunun yattığının da idrakindeler. Bu da, asla dönüş için iyi bir fırsattır.
Batı Trakya’da pek çoğu Anadolu’daki âdetlere paralellik azeden düğün, sünnet, doğum, ölüm gibi önemli günlerde mevlit okutma geleneği, hatim cemiyetleri, hafızlık törenleri, vaazlar, özel kandil programları, ramazanlar, sahur davulları, iftar topları, teravih namazları, aşure etkinlikleri ve hıdırellez kutlamaları ile olabildiğince yoğun kültür birikimi yaşanmaktadır.
Önceki asırda olduğu gibi, özellikle son asırda Balkan Müslümanları çok derin yaralar almış, çok ciddi sorunlar yaşamıştır. Yaşanan bu haksızlıklar, hak edilmeyen şiddet, patlak veren çatışmalar, kıyılan canlar, İslam dünyasının uyanmasına, dirilmesine, sağduyulu olmasına, işbirliğine ve dayanışmaya zemin hazırlamıştır. Ülkeye göre farklılık arz eden sorunlar, dinin ve dilin asimile olması hususunda birleşmektedir. Bu da, Balkan Müslümanlarının ortak hareket etmesine, birleşmesine, sorunlara çözüm aramasına katkı sağlamıştır.
Bu birleşmeden dolayı, Balkanlarda bir hareketlilik, bir diriliş, bir canlılık hakimdir. Bölge temsilcilerinin sık sık bir araya gelmesi, sorunları masaya yatırıp ortak hareket etmeleri, İslam dininin evrenselliğinin, sevgi ve barış dini olduğunun geç de olsa anlaşılması Balkan coğrafyasında İslam’ın geleceğinin ümit vaad ettiğinin ispatıdır aslında. Bizler özellikle genç nesilden ümitliyiz.
“Birlikten kuvvet doğar”, sözü gereğince Balkan Müslümanları, içlerinde yaşadıkları sorunları konuşarak, tartışarak çözümleme yoluna gitmektedirler. Var olan en büyük sorunlardan biri şüphesiz dinden uzaklaşmak, dini tanımamak, dil hakimiyetini kaybetmek, kültür ve kimlik bilgisinden mahrum olmaktır.
Batı Trakya’da müftülük sorununun baş göstermesinin ardından Seçilmiş Gümülcine ve İskeçe müftüleriyle, Türkiye ve Arabistan’da yüksek dini tahsil görmüş din adamları tarafından Vaaz ve İrşad Heyeti (V.İ.H.) kurulur. Gümülcine ve İskeçe için ortak program uygulanır ve halka Kur’an kursları ve vaaz programları ile hizmet sunulur.
2008 yılı itibarıyla yeni bir yapılanmaya gidilir ve Gümülcine ile İskeçe birbirinden bağımsız olarak hizmet sunmaya devam eder. fiu an itibarıyla Gümülcine Müftülüğünde sekiz bayan ile on dört erkek Kur’an kursu hocası ve vaiz olarak halka hizmet sunmaktadır. Bunun yanı sıra seksene yakın Kur’an kursu ile Kur’an kursu hocaları ve din görevlileri köylerde ve şehir merkezlerinde çocuk ve yetişkinlere dinî alanda, kimliklerine sahip çıkma ve örf ve ananelerini muhafaza hususunda kurslar vermektedirler.
Müftülüğümüz özellikle Kur’an kursu hizmetleriyle gençlere dinî ve milli şuur aşılamayı, Balkan coğrafyasında parçalanmamak, bölünmemek için özlerinden kopmamaları gerektiğini öğretmeyi hedeflemektedir. Bayan vaaz kürsüleriyle özellikle genç annelerin bilinçlenmesi, daha sağlıklı, ahlaklı, kültürlü nesil yetiştirebilmek için eksikliklerinin giderilmesi arzulanmaktadır. Erkek kürsüleri ise cemaat bütünlüğü, birlik ve beraberlik için, paylaşmak ve yardımlaşmak için ayrı bir önem arz etmektedirler.
Özellikle manevi iklim üç aylarda bilhassa ramazan ayı, vaaz, mukabele, mevlit ve iftar geleneğiyle çok yoğun ve dolu dolu programlarla yaşanmakta ve yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Son dönemde yayınlanan bülten ile halka yazılı basınla da ulaşılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca yerel radyolarda din adamlarımız, basına ulaşamayan ya da basının kendisine ulaşamadığı kesime ulaşmaktadır.
Bizler Balkan coğrafyasında bir uyanma, dirilme, kaynaşma gözlemlemekte ve bundan büyük bir mutluluk duymaktayız. Arzumuz, Balkan Müslümanlarını bir araya getirecek ortak organizelerin, etkinliklerin gerçekleştirilmesi ve Anavatanımız Türkiye’nin geçmişte ve şimdi olduğu gibi her zaman yanımızda olması ve manevi desteğini esirgememesidir.
İbrahim fierif
Gümülcine S. Müftüsü